Dün yakın arkadaşlarımdan biri konu üzerine arkamdan sıkıca sarıldı; “sakın başka bir şehire gitme, sen gidersen ben ne yaparım burada” dedi.
O an sadece gülümsedim ama bugün kahvemi yudumlarken o an zihnimde tekrar canlandı üzerine dört ay önce geçirdiğim ciddi operasyon ve sonrasında ki süreçte yanımda olan olmayan insanları düşündüm, kendimi,“ben bunca güzel insanı hak edecek ne yaptım?”sorusunu sorarken buldum. Ardından; “Gerçek dostluk nedir, nasıl oluşur? Sevmek – sevilmek nedir?” diye düşünmeye başladım.
Öyle ya, en kötü günümde hastane odamı hastane görevlilerinden “burada çok fazla çiçek var, dışarı çıkarın” uyarısını alacak, yattığım odaya göz gezdirdiğimde gerçekten de adım atacak yer kalmayacak kadar odamı sonrasında evimi çiçek bahçesine çeviren, çiçekleriyle birlikte hediyeler gönderen, her gün değil her saat bana güç veren insanlara sahiptim. Bunlar dostluk demekti, sevilmek demekti.
O zaman gerçek bir dostluk nedir, nasıl oluşur, sevmek – sevilmek nedir? sorusuna en gerçekçi cevapları verebilecek insanlardan biri bendim.
Bir büyüğüm bana gözlemlerine dayanarak hep şunu söyler:
“Ayça, seni yıllardır tanırım. Hangi ortamda olursan ol konuştuğun konuyu orada bırakmayı çok iyi başarıyorsun. Konu kapandığı an sen de konudan bağımsızlaşıyor, o anın dışına taşımıyorsun. Bu huyunu çok seviyorum”
Sanırım gerçek – kalıcı bir dostluk hatta uzun vadeli duygusal bir ilişki için de gerekli olan yaklaşımlardan biri bu. İyi, kötü ne olursa olsun olanı, konuşulanı orada bırakmak. Gerek olduğunda veya yeri geldiğinde tekrar konuya dönmek. Biraz daha gündelik bir dille ifade edersem dünü bugüne taşımamakla birlikte X ile konuştuğunu Y’ye aktarmamak.
Samimi olmakla bireysel sınırları korumayı da karıştırmamak gerekiyor. Günümüz insanı dostluklarda da duygusal ilişkilerde de 7/24 beraber olmayı, telefonla konuşmayı, mesajlaşmayı samimiyet – güven sanıyor. Böyle iç içe geçmiş bir iletişim samimiyet değil, bireysel sınırları ve yaşamları ihlal etmektir..
Bir diğer yaklaşım şekli ise maddesel boyutta değil de soyut boyutta olanı görebilmek. Aldığınız bir hediyenin ne olduğunu önemsemeyip o hediyeyi alan kişinin o hediye alırken ki duygularını görebilmek ve bunu yüceltmek.
Bir insan sana zamanını ayırıyorsa seviliyorsun.
Eğer telefonun “sadece sesini duymak için aradım” diye çalıyorsa seviliyorsun.
Bir insan “yoğunluktan seni ihmal ettim, farkındayım” diyorsa seviliyorsun.
Bir insan sana hediye aldığında seni düşünmüş, senin için kafa yormuş ve zaman harcamış demektir. Bunu görebilmek ve bunun için teşekkür edebilmek bence en önemli yaklaşım şekillerinden biri.
Bir insanın kişiliğine, karakterine, duygularına, niteliklerine, saldırmamak. Tartışma ortamı varsa fikirler üzerinden tartışmayı başarabilmek bir diğer önemli nokta.
Bana kalırsa objektif olmamak günümüz dostluk ve ilişkilerinin kısa vadeli olmasının en önemli nedenlerinden biri; objektif olmak yerine destekçi olmak adına pohpohlamak.
Erkekler arası iletişimi bilmiyorum ama kadınlar arası iletişimde sıkça yaşanan bir durumdur bu. Kankalığın pohpohlamakla eş değere geldiği günümüzde çok az kişi “Burada sen yanlış davranmış olabilir misin?” sorusunu yöneltme ya da obektif yaklaşma cesaretini gösterebiliyor. Halbuki dostluk ya da duygusal ilişkiler bireyin gelişebilmesi için eşsiz alanlardır. Sürekli onaylanmanın olduğu bir ilişkide gelişme mümkün olmaz. Gelişmenin olmadığı yerde iletişim gelişmez, gelişmeyen iletişim bir süre sonra tükenmeye başlar.
Beni aramayanı ben de aramam ya da ilk adımı o atsın, o arasın, o yazsın vb. mantığı dostlukları ve duygusal ilişkileri tüketen bir yaklaşımdır. Şayet karşınızdakini önemsiyorsanız bu tür hesaplara, stratejilere girmek olgun bir davranış şekli değildir.
Sigmund Freud’un, “özür dilemek sizin haksız olduğunuz anlamına gelmez. Karşınızdaki insana verdiğiniz değerin egonuzdan yüksek olduğunu gösterir” analizi bu durumu oldukça güzel özetler.
Özür dilemeyi bilmek ve hayatınızdaki o kişinin sadece varlığı için teşekkür edebilmek, bu ilişkilerin dinamiğini canlı tutmak için olmazsa olmaz yaklaşımlardan.
Birçok insan ilişkilerinde mantığı ters kurduğu, cesaretsiz ve egosal davrandığı için uzun vadeli birliktelikler ya da dostluklar yaşayamıyor.
Adım atmadan sadece karşıdan bekleyerek, sosyal, kültürel, toplumsal koşullanmaların dışına çıkma cesaretini göstermek yerine öğretilmiş kalıpsal ilişki anlayışıyla yol almanın bizi getirdiği nokta açık: kısa vadeli ilişkiler, geçici dostluklar.
Bir şeyler değişmeli, farklı olanı yaşamak için farklı olanı yapmalı.
Sevgiler
Ayça Akın
www.aycaakin.com
www.instagram.com/aycakn
www.twitter.com/aycakn
Boxer Dergisi Yazı Linki :
https://www.boxerdergisi.com.tr/yazarlar/ayca-akin/bu-sorulara-en-gercekci-cevaplari-verebilecek-kisi-bendim–2169