SESSİZ İŞKENCE; STONEWALLING

Birini öldürmek denilince aklımıza genelde bir aletle işlenen, kanın aktığı, fiziksel şiddeti de içinde bulunduran bir eylem gelir.

Birini öldürmek cinayettir! Öldürene ise “katil” denir.

Biri mezara, biri hapise gönderilir bu insani olmayan eylemin sonucunda.

Peki gün geçtikçe çoğalan, her an her birimizi işkence ede ede öldüren ve hiçbir ceza almadan ellerini kollarını sallayarak dolaşan, sosyal medyada kişisel gelişim, Mevlana sözlerinden geçilmeyen profillerinde “hayat bana güzel, umrumda mı sanıyorsunuz bu dünya” alt metinleriyle postlar paylaşan katillerden haberiniz var mı?

Bir insana günden güne güçsüz, değersiz, hiçmiş gibi hissettirmek, bir insanı duymamak, bir insanın kendini ifade etme hakkını elinden almak, öz güvenini, yaşam ile olan bağlarını zedelemek, yaşam sevincini, insanlara olan güvenini gün gün yok etmek de bir insanı öldürmek değil midir?

Bana göre öldürmektir. Ağır ağır öldürmektir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 7 Nisan 2017 Dünya Sağlık Günü ana teması olan “depresyon” konusunda yayımladığı rapora göre Türkiye nüfusunun yüzde 4,4’ü yani 3 milyon 260 bin 677 kişinin depresyonda olduğu belirtildi. 8 milyon kişi antidepresan kullanıyor.

Bu veriler yaşayan ölülere dönüştüğümüzün kanıtı. Bunu görmek için istatiksel, kurum onaylı verilere de gerek yok, kiminle konuşsam ağzından dökülen cümleler aynı; “Mutsuzum”, “Keyifsizim”, “çaresizim”

 “Nasılsın?” diye sorsanız herkes idare ediyor.

6 ay bile sürmez oldu ilişkiler çünkü kimse birbirini dinlemiyor.

Çünkü Stonewaller’lar mantar gibi türüyor!

SILENT TREATMENT; SESSİZLİK…HER GEÇEN GÜN DAHA DA DERİNLEŞEN SESSİZLİK!

Siz her şeyin iletişim ile çözülebileceğini bilirken bunun için de sorunu çözme amaçlı adım attığınızda karşınızda bir insan değil bir duvar varmış da duvara konuşuyormuşsunuz gibi hissettiniz mi?

Endişelerinizi, korkularınızı, üzüntülerinizi, acılarınızı vb. duygularınızı dile getirdiğinizde duyulmuyormuşsunuz gibi hissettiniz mi?

Mesaj attığınızda, aradığınızda mesajlarınız ve aramalarınız görüldüğü halde günlerce hiçbir açıklama yapılmadan dönülmediği, nedenini sorduğunuzda “mecbur muyum?” yanıtını aldığınız oldu mu?

Engellendiğiniz tabii ki oldu. Konuşarak sorunu çözmek istediğinizde “sıktın ama yaa” gibi cümleler duydunuz mu ya da “durmadan saçmalıyorsun” diye aşağılandığınız hatta “bağımlı”, “tacizci” ilan edildiğiniz oldu mu?

Tüm bu ve benzer iletişimsizlik karşısında ağlama, sinir krizleri geçirip bir süre sonra hatayı kendinizde bulup, kendinizi affetirmeye çalışan oldunuz mu?

Sesiniz duyulmadıkça kendinizi değersiz, hiçmiş gibi hissedip gün gün yataktan çıkmamayı, kimseyle görüşmemeyi daha da çok ister oldunuz mu?

Stonewaller’lar birçoğumuzu günden güne yaşayan ölülere çeviriyor. Kişinin kendi düşünce ve duygularını yönetme kabiliyeti de yoksa ortaya mutsuz, hayattan keyif almayan, ruhen tükenmiş, hissizleşmiş, yaşayan ölüler ortaya çıkıyor.

STONEWALLING; bir kişinin ilişkide konuşarak anlaşmak yerine duvar örerek(!) iletişimi her anlamda kesmesi, kişinin kendini duvarlaşacak boyutta iletişime kapatması anlamına geliyor. Burada sadece iletişim kesmekten bahsetmiyoruz. Karşı tarafa adeta duvar olarak karşı tarafı yok saymaktan bahsediyoruz. Yani can yakıcı, incitici, yaralayıcı, istismar boyutunda bir katı olma durumu söz konusu stonewalling tutumunda.

BİR TÜR PSİKOLOJİK CEZALANDIRMA!

Bireysel yaşamlarda cezalandırma mantığını oldukça ilkel bulmuşumdur. Cezalandırmada kişi, karşısındakini hatasından dolayı cezalandırdığını sanır ama aslında içsel çatışmasını başkaları üzerinden tatmin edip egosal doyuma ulaşma çabasından başka bir şey değildir. Bir tür egosal orgazm.

Stonewalling de böyle bir şey!

Stonewalling kadınlar ve erkekler yani her iki cinsiyet tarafından da sıkça sergilenen bir tutum, ama bu konuyu araştırırken okuduğum yabancı makalelerde erkeklerin stonewalling tutum oranlarının %80 – 85 olduğu söyleniyor.

Genelde “ben erkeğim” mantığıyla hareket edip yönetmeye çalışan, “hayır”a tahammülü olmayan erkeklere karşı çıkan, bireysel sınırlarını koruyan kadınların ya da tam tersi bireysel sınırlarını hiç koruyamayan, her şeye “evet” diyen kısaca kolay manipüle edilebilen pasif karakterli kadınlara uygulanan bir psikolojik cezalandırma şekli.

Stonewalling kadınlar ve erkekler yani her iki cinsiyet tarafından da sıkça sergilenen bir tutum.

HER İKİ CİNSİYET İÇİN DE AĞIR DUYGUSAL İSTİSMAR, PSİKOLOJİK ŞİDDET!

Çünkü stonewaller tutumunu sergileyen taraf bu tutumuyla karşı tarafı manipüle ederek, baskıyla karşı tarafın her türlü hakkını elinden alarak, onu duymazdan gelerek, karşı tarafın ihtiyaçlarına duyarsızlaşarak, onu yok sayarak onu aslında yönetiyor! Bu tutumu sergileyen kişi her ne kadar karşı tarafa “seni hayatımdan çıkardım, istemiyorum, bitirdim” vb. amacıyla bu tutumunu bir duruş sansa da aslında karşı tarafı istediği gibi yönetiyor!

Kendi isterse/istediği zaman mesajlara cevap veriyor…

Kendi isterse/istediği zaman arıyor, aramalara dönüyor…

Kendi isterse/istediği zaman engelliyor ya da engeli kaldırıyor…

Kendi isterse/istediği zaman (o) konuyu konuşuyor…

Kendi isterse/istediği zaman zaman ayırıyor karşı tarafa…

PEKİ NEDEN STONEWALLING TUTUMUNU SERGİLİYORLAR?

Bu soruyu cevaplamadan önce bence önce şu soruyu da sormak gerek; Stonewalling tutumunu sergileyen herkes narsist midir?

Tartışmaya açık, ama benim şahsi fikrim bence hepsi narsist değiller. Toplum dayatmaları, cinsiyetlere yüklenen roller, dogmalar, öğretilmişlikler kişiyi bilinçli ya da bilinçsizce bu tutumu sergilemeye itebiliyor.

Mesela erkeklere kadınların dırdırcı olduğu öğretilmiş. (Elbette çenebaz olmayanlar da var ama ben genel yargıdan bahsediyorum) Genelde erkekler bir kadınla tartışmayı dır dıra maruz kalmak olarak algılıyorlar ve baştan kaçıyorlar.

Kadın veya erkek kim olursa olsun karşınızdaki insana kendini ifade etme hakkını vermez, onu tek başına “acaba?” ların içinde boğuşmaya, boğulmaya, duygularını bastırmaya iterseniz elbette içinde bir yere kadar tutabilecektir bir şeyleri ve an gelip volkan misali istemsizce patlayacaktır.

Bu yüzden her zaman olayları çok birikmeden konuşmalı ki iş dır dır boyutuna varmasın.

Kadın olsun erkek olsun insanlara konuşma hakkı vermeyip, onları dinlemeyip üstüne baskılayıp , susturup sonra da patladıklarında “dır dır ediyorsun”, “çok konuşuyorsun” vb. diyemezsiniz.

Etkinin mutlaka tepkisi de olacaktır!

Kadın olsun erkek olsun stonewallerların bu tutumlarının arkasında yatan temel dinamik kaçmak; kendilerinden kaçmak!

Erkekler duygularını belli etmeme yönünde öğretilmişler, kadınlar ise erkeklere göre duygularını daha rahat ifade edebilen varlıklar.

Erkek duygularından kaçan bir varlık, kadın ise kaçmayan. Kadın çözüme odaklanırken duygularını göz ardı etmiyor ama erkekler onlara yüklenmiş rollerden duygularını bastırıyor. Az önce de söylediğim gibi bastırılmış duygular an geliyor bir yerlerde volkan misali patlayarak ortaya çıkıyor.

Duygusuz değiller, ama öğretilmişliklerini aşamıyorlar! Dolayısıyla duygularını işin içine katmaktansa kaçmayı, kendilerini kapatmayı tercih ediyorlar. Durum böyle olunca erkeklerdeki stonewalling oranının %80 – 85’lerde olması şaşırtıcı değil.

Kadınlar içinde durum çok farksız değil aslında. Stonewalling tutumunu sergileyen kadınlara baktığınızda ya ailelerinde ya da ilişkilerinde mutlaka bir sevgisizlik, bastırılmışlık hikayeleri vardır.

Aslında stonewallerlar duvar örerek, surat asarak, aylarca küserek, suçlayarak, size değersiz hissettirerek, yok sayarak, vb. ilgiyi kendilerine çekmek istiyorlar.

Bu da hayatlarının bir yerlerinde sevgisiz, ilgisiz kaldıklarının göstergesi. Belki de stonewalling tutumu bu insanların sevgi ihtiyaçlarını dile getirmek için attıkları çığlıklardır, ne dersiniz?

ÇÖZÜM NE?

Zeynep Casalini’nin şarkısında da dediği gibi o duvarlara çarpa çarpa nasır tutarsınız! Ağlaya ağlaya yosun tutarsınız!

Sevgi iyileştirir, bu bir gerçek ama suyun sızması için de bir yerlerde minicik de olsa bir çatlak olması gerekir ki su oradan süzülebilsin. Doktorlar hastalarına tedaviyi söylüyor ama hasta tedaviyi kabul etmezse zorla tedavi edemiyorlar!

Yani diyorum ki; el ele yürümek gerekir ilişkilerde. Şayet bir el eksikse siz tek başına yürüyorsunuz demektir.

Sevgiler,
Ayça Akın
Instagram | Twitter