Beni takip edenler bilir ne kadar okuma delisi olduğumu. Bu yüzden kitaplar hakkında düşüncelerim çok sorulur. Okurluğuma, düşüncelerime değer verilip güvenilmesi büyük gurur. Teşekkür ediyorum bu değeri gösteren, hissettiren herkese.
Son zamanlarda özellikle iki kitap hakkında düşüncelerim soruldu; biri Şeyma Subaşı’nın “Sadece Şeyma” kitabı diğeri Bennu Gerede’nin “Ben, Ben Nü” kitabı.
Şeyma Subaşı’nın kitabını yorumlamadım çünkü okumadım. Gerçi takipçilerimden gelen sayfa fotoğrafları ile okumuş kadar olsam da kendim alıp okumaya gerek duymadım. Sonuçta pizza olmayan birinin kitabı da kendisi de beni mutlu edemez.
Sanırım Bennu Gerede’nin “Ben, Ben Nü” kitabı hakkındaki görüşlerimin merak edilmesi biraz da aktivistlik ve mentor yönümden. Aldım, okudum. Kitap her ne kadar cinsellik üzerinden yola çıkmış olsa da özünde kadına şiddeti ve bir kadının kendisiyle yüzleşmesini anlatıyor.
Kimi kitabı ve Bennu Gerede’yi sansürsüzlüğünden dolayı ayıp etiketini yapıştırarak değerlendirdi, “aptal” ilan ederek eleştirdi kimi de takdir etti.
Ben takdir edenlerdenim hatta takdir etmekle kalmayıp hemcinsimle gurur duyup ayakta alkışlayanlardanım.
Her zaman kadının değerini bilmesi gerektiğini, bir erkeğe bağlı olmadan kendi hikayesini yazması gerektiğini hemcinslerimin hatalarını, yanlışlarını ortaya dökerek anlatmaya çalıştım ama hemcinslerim tarafından “kadın düşmanı” olarak algılandım özellikle de son zamanlarda. Sosyal medyada hemcinslerim tarafından sözlü tacizlere, hakaretlere uğradım, uğruyorum. Halbuki yazdıklarımın, söylediklerimin alt metinlerini okumayı başarabilselerdi bu yaftalamayı yapanlar, aslında benim kadının yanında olduğumu anlayabileceklerdi. Onlar ortaya koyduğum hataları görüp onların etrafında dolanmaya devam ettiler daha doğrusu devam etmeyi seçtiler. Kendileriyle, bu hatalarla yüzleşmek yerine beni kadın düşmanı ilan ettiler. Tıpkı hayatlarındaki tatsız durumların sebebini bireysel sorumluluk almadan ikinci, üçüncü kişilere fatura ettikleri gibi.
Belki de Bennu Gerede’yi, ezberbozan bir kadın oluşunun yanı sıra takdir etmekle kalmayıp ayakta alkışlamamın en büyük sebebi budur; “tüm bu hatalar, aptallıklar, yanlışlar…benim zayıflığımdan dolayı yaptığım kendi tercihlerimdi” diyerek, bireysel sorumluluk alarak kendisiyle dürüstçe yüzleşmesi ve herkese rehber olacak dersler çıkarması.
Kitap aslında Bennu Gerede’nin yaşam hikayesinden esinlenilerek yazılmış kurgu bir roman. Ne kadarı kurgu ne kadarı salt yaşanmışlık bilemem fark da etmez çünkü anlatılanlar günümüzde sıkça şahit olduğumuz birçok kadının yaşadığı durumlar ve yaptığı hatalar, bu hataların gittiği yerler, bu hataları yapanların yaşadıkları, hissettikleri…
Önce şunu sormak gerek; hata…Kime, neye göre? Hata kavramı nerede, hangi noktadan sonra “hata” olarak adlandırılmaya başlanır?
Bana göre hata diye bir şey yoktur ama birçok insanın görmek istemediği, kaçtığı bir nokta var.
Kime ait olduğunu bilmediğim şu söz bu noktayı güzel özetliyor;
“HER HATA BAKİREDİR, TEKRARI ZEVKE GİRER.”
Kitapta aktarılan birçok kişinin “vaaauuuv” bulduğu cinsel yaşanmışlıkları sadece cinsellik eylemi boyutunda değerlendirdiğimde ben abartı bulmadım. Hemen hemen hepsi aslında hepimizin yaşadığı cinsel eylemler. İnsanlar tarafından “cesurca”, “sansürsüz”, “vaaauvv” vb. diye etiketlenmesi sadece birinin, bir kadının bunları açıkca ifade etmesi.
Kitapta da anlatıldığı gibi tabular, öğretilmişlikler, kalıplaşmış düşünceler…Bunların dışında kalan kişileri otomatikman yaftalama refleksi.
Kapı arkasında her şeyi yapıyoruz ama dışarıda aynı yaşanmışlıkları gördüğümüzde, duyduğumuzda “ayıp” diyoruz, ayıplıyoruz. Birçok konuda başta kendimize dürüst olmuyorken karşımızdaki kişiyi dürüst olmamakla suçluyor ya da dürüstlük bekliyoruz.
Aslında cinsellik de aynı bilinç seviyesinde olduğunuz kişilerle konuşulabilecek doğal hatta zevkli bir konu. Bana göre keşif yolculuğunun başka bir boyutu. Ama toplum ya da öğretilmişlikler bunu normal görmez. “Ayıp” etiketini yapıştırır, seni de tü kaka ilan eder.
Hem fiziksel hem de düşünsel olarak bu kalıp düşüncelere kurban gitmiş, özgür düşünceleri sebebiyle yanlış etiketlenmiş ve erkekler tarafından metalaştırılmış ama ne yaşarsa yaşasın “kurban” rolünü seçmemiş bir kadın var kitapta.
Kitapta günümüzde kadınlarımızın yaptığı iki büyük hata, bu hataların ve bireysel sorumluluk almamanın vardığı noktalar akıcı bir dille muhteşem aktarılmış.
Şu iki büyük hatayı hepimiz yaptık, ben de yaptım zamanında ama bazı hemcinslerim ısrarla yapmaya sonrasında da bireysel sorumluluk almak yerine faturayı ikinci, üçüncü şahıslara kesip mağduru oynamakta ısrarcı.
- İçsel boşluklarından, yalnızlık korkularından dolayı bir erkeğe “aşığım”, “çok seviyorum”, “sevgiye emek vermek”, “fedakarlık”, “koşulsuz sevgi” vb. masalların arkasına sığınarak hem ruhen hem de bedenen sorgusuz teslim olmak.
- Vazgeçmeyi bilmemek. Bu vazgeçmemeyi yine aşka, koşulsuz sevgiye, fedakar kız olmaya, aşkı için emek vermeye, aşka bağlamak.
Genelde hep bir onlar iyi kız olmuş ama karşı taraf nankörlük yapmış, değeri bilinmemiş hüzünlü prenses durumları.
Tekrarlıyorum; “HER HATA BAKİREDİR, TEKRARI ZEVKE GİRER.”
Hepimiz hata yaptık.
Hepimiz yanlış adamları, yanlış kadınları hayatımıza soktuk.
Hepimiz bir kadına /adama yapıştık, vazgeçemedik.
Aşkın, sevmenin acı çekmek, acıya katlanmak olduğu öğretildi adına da “aşkım için emek veriyorum” denildi. Acıya ne kadar katlanırsak o kadar iyi o kadar fedakar kadın/adam olacak bu da bizi tercih edilme sebebi yapacaktı.
Sizi bilmiyorum ama ben artık bakireliğini kaybetmiş hatalarımı tekrarlayarak zevke dönüştürmüyorum, aşkın da sevmenin de acı çekmek olmadığını, koşulsuz ya da karşılıksız sevgi olmadığını biliyorum.
Biliyorum ki bir insana, size nasıl davranması gerektiğini siz öğretirsiniz.
Karşımızdakinin düşünce yapısı, davranış şekli üzerinde bir yaptırımımız yok, olamaz, olmuyor da zaten bunu birçok ilişkide görüyoruz ama bize yaklaşımını, düşünce şeklini, algısını, yaşam şeklini vb. doğru bulmadığımız kişinin ne kadar hayatımıza gireceğinin kararını vermekte tamamen kontrol bizde.
İşte bu noktada da şu hatayı yapıyor birçok kişi özellikle de kadınlar; DEĞİŞTİREBİLİRİM!
Çok seversem, sevgi verirsem, ilgi gösterirsem, çok iyi sevişirsem DEĞİŞTİREBİLİRİM!
Hiçbir insan tıbbi bir beyin sorunu yoksa aptal değildir bundan emin olun sadece ya farkında değildir (bilgisizlikten gelir) ya da aptalı oynar. Koşulsuz teslimiyeti gören kadın ya da erkek yüreğinde sevgi, kalbinde vicdan, aklında değerler taşımıyorsa o koşulsuz teslimiyeti gösteren kişiyi sömürecek, fiziksel, psikolojik olarak istismar boyutuna vardırmaktan çekinmeyip kullanacaktır.
Ama unutmayın; kontrol siz de ve nefes aldığınız sürece kaybettiğiniz kontrolü de koşulsuz, sorgusuz teslim ettiğiniz duygularınızı da bedeninizi de her an geri alabilirsiniz. Bunu tercih etmek ya da etmemek, bütün mesele bu.