DÜŞÜNCE GÜCÜ GERÇEK Mİ?

1986’da araştırmacı & Dr. Rene Peoc’h, uzaktaki nesneleri düşünce gücüyle etkilemeyi göstermek için çok şaşırtıcı bir deney gerçekleştirmiş. Yumurtadan yeni çıkmış civciv ve bir robot kullanmış. Tavuklar ve tüm kuşlar, yumurtadan çıktıktan sonra gördükleri ilk canlı varlığın veya şeyin ebeveynleri olduğuna inanır ve sıkı sıkıya bağlanırlar. Dr. Rene Peoc’h’da yumurtadan yeni çıkan civcivi robotuyla tanıştırıyor ve civciv robotu takip ediyor. Robot tekerlekler üzerinde kendi kendine hareket edebiliyor ve hareket ettikçe kağıt üzerinde yolunu takip etmek için robotun altında bir kalem var. Robot her birkaç saniyede bir yön değiştiriyor. Peoc’h daha sonra civcivi bir kafese koyuyor, robotu da masanın ortasına koyup çalıştırıyor. Civcivin robotun hareketi üzerinde etkisi oluyor. Robot civcive doğru ilerliyor, kafesin çevresinde daha fazla dolaşıyor. Peoc’h daha sonra odayı karanlıklaştırıyor ve robotun üzerine küçük bir mum koyuyor. Robot ışıksız ortamda da kafesin yakınında dolaşıyor. Civciv ışıksız ortamda da robotu yakınına getiriyor.

Peki bu deneyden ne öğreniyoruz?

Düşüncelerin ölçülebilir bir enerjisi vardır, maddeyi etkilerler, uzaktan da etki gösterirler.

Bunun hayatımızdaki önemi nedir?

Odaklandığınız şey fiziksel gerçekliklerinizi etkiler. Dikkat neredeyse enerji oraya akar. Odağınızı neye verirseniz onu deneyimlersiniz.

Bilim insanı Dr. Masaru Emoto’nun Su Deneyi de bunun diğer bir ispatıdır. Dr. Masaru Emoto, Suyun Bilinmeyen Gücü adlı kitabında insan bilincinin suyu nasıl değiştirme gücü olduğunu şu şekilde açıklıyor:

Farklı türde sulardan örnek alınıp fotoğraflanması sırasında, bana öyle geldi ki su kristallerinin niteliği sadece doğal su ya da musluk suyu olup olmamasından daha fazla faktöre bağlıydı. Aklıma bir varsayım geldi: “Su aldığı bilgiye bağlı olarak farklı kristal tipleri gösteriyor.” Buz kristali oluşumundaki farklılıkların nedeninin yalnızca içinde klor bulunup bulunmaması değil, aynı zamanda o suyu etkileyen bilgi olduğundan emindim. Bunu test etmek için, iki cam şişeye su koydum. İçlerindeki suyun “okuyabileceği” bir şekilde şişelerden birine “Teşekkür ederim,” diğerine ise “Sen aptalsın” yazan bir etiket yapıştırdım.

Her iki şişedeki su da aynıydı. Sonra iki şişedeki suyu da dondurdum. Sonuçlar teorimi desteklemenin çok ötesindeydi; ” Teşekkür ederim” yazılı şişedeki su güzel altıgen kristaller oluştururken, “Sen aptalsın” yazılı şişedeki suda ancak kristal parçacıkları vardı. Su bilgiyi alıyor ve kristalleri bu karakteristikleri yansıtıyorsa, suyun niteliği aldığı bilgi temelinde değişiyor demektir. Başka bir deyişle, suya verdiğimiz bilgi onun niteliğini değiştirir. Bütün bunlardan anladığımız üzere vücudumuzun büyük bölümünü oluşturan suyun düşüncelerimizle nasıl şekillendiği ve kendimize nasıl şekil verdiğimizdir.

Düşüncelerimiz suyu bu kadar etkiliyorsa, %70’i su olan vücudumuza kendi düşüncelerimizle neler yapabileceğimizi hiç düşündünüz mü?

Sevgiler,
Ayça Akın