EĞİTİM AMFİLERDEN İBARET DEĞİL!

Son günlerde hararetli bir tartışma sürüp gidiyor. Psikoloji bölümünün açıköğretim, uzaktan eğitim olarak açılması tartışması.

Psikoloji açıköğretim olamazmış!

Bu bölümden mezun olanlar boşuna mı onca zaman harcayıp okumuşlar!

Yığınla psikoloji mezunu varmış!

Yığınla psikoloji mezunu olursa nasıl para kazanacaklarmış!

Uzayıp gidiyor bu gerekçeler.

Ağzım açık okuyorum bu düşünceleri ve konuya yapılan yorumları. Özellikle de odağı, çalışma alanı “İNSAN” olan bu mesleği icra edenlerin bu tarz yorumlar yapması beni hem insanlar adına hem de psikologluk mesleği adına umutsuzluğa itiyor.

Sadece bu meslekte olanlar değil bazı meslek gruplarından mezun olanların da öyle bir tavırları var ki, sanki o bölümler sadece onların tekelinde, sadece onlar o bölümü okuyabilir, mezun olabilir, para kazanabilirlermiş gibi.

Rekabeti anlayabilirim, ama bencilliği ve kibiri anlamamı kimse beklemesin benden.

EĞİTİM HERKESİN HAKKIDIR!

Bugün bu tartışmalara, bu sığ, yanlı görüşlere şahit oluyorsak bu hala klasik hatta bencilce düşünce yapısına şahit olduğumuzun üzücü gerçekliğidir.

Bugün birçoğumuz eğitimsizlikten, insanların cahilliğinden, düşük kültür seviyesinden yakınıyoruz ama bilginin, eğitimin, sanatın da ulaşılamaz olması için elimizden geleni yapıyoruz.

Elbetteki tıp gibi mühendislik gibi teknik bilgi, teknik donanım gerektiren bölümleri uzaktan okumak doğru olmadığı gibi mümkün de değil ama sözel X bir bölümün uzaktan okunamaması için ben bir neden göremiyorum.

İşin uygulama kısmına gelince; böyle bir sistemde zorunlu uygulama yine zorunlu olmaya devam edecektir. Nasıl ki açıköğretimde belli tarihlerde sınava giriliyor, uygulama gerektiren bölümlerde de belli tarihlerde uygulama zorunluluğu getirilebilir.

Ama öyle bir hava oluşturuluyor ki sanki bu bölümü ya da başka bir bölümü uzaktan okuyanlar eğitim almadan diploma alacaklarmış gibi…

Tabii ki eğitim alacaklar! Tek fark onlar mekandan bağımsız uzaktan alacak!

Bilgi aynı bilgi. Bilgiyi mekana indirgemek ise tam bir öğretilmişliğin, klasik düşüncenin getirdiği ön yargı!

KOLAYLAŞTIRMAK YERİNE ZORLAŞTIRIYORUZ!

Materyalist bakış açısının hakimliği her yerde karşımıza çıkıyor. Eğitim dediğimiz şey bilgidir. Bilginin ise ulaşılabilirliği olabildiğince kolay ve teşvik edici olmalıdır ki insanlar eğitime yönelsin. Eğitimli insanlar artsın ki cehalet azalabilsin.

Uzaktan eğitim imkanları arttıkça özgürlüğüne düşkün gençlerimizin daha çok eğitime yöneleceğine dair umutlarım var benim.

Ailesi okutmayan, evlilik, çocuk, iş hayatı gibi sebeplerden dolayı okuyamayan kadınların da bu sistem içindeki bölümler arttıkça daha çok eğitime yöneleceğine, meslek sahibi olacağına dair umutlarım var benim.

TEŞVİK EDİCİ OLMALI!

Açıköğretimde, uzaktan eğitim alabileceğiniz bölümlere baktığınızda sınırlı ve insanı sınırlayan bölümler mevcut.

Düşündüğünüzde bunun bana kalırsa birçok anlamı var.

Mesela bazı insanların bazı bölümleri okumaya kapasitelerinin yetmeyeceğini üstü kapalı vurgulamak…

Evet kabul bazı insanların ilgisi, yeteneği her bölüm için uygun olamayabilir ama bazı insanlarda üstün potansiyelleri varken geçici ya da kalıcı hayat şartlarından belki de sağlık sorunlarından eğitim hayatlarına devam edemiyorlar sadece hobi olarak ilgilenmekle kalıp bununla yetinmek zorunda kalabiliyorlar.

Açıköğretim, uzaktan eğitim sisteminde bölümlerin arttırılması bu tür insanlara kendi yetenekleri doğrultusunda eğitim imkanı ve seçme hakkı sunar.

Bazı bölümlerin mezunlarının dilinde sürekli aynı cümle; “yığınla mezun var!

Gülünç bir cümle!

Tabii ki olacak! Olmaması için üniversiteleri kapatmak gerek. Bu da mümkün olmadığı gibi aklı başında olan hiçkimsenin de destekleyeceği bir şey değil.

Elbette ki mezunlara iş imkanı sağlanması konusu var, çok başka bir konu ve bu tartışılabilir, tartışılmalı da…

Benim anlatmak istediğim eğitimin, bilginin herkes tarafından olabildiğince ulaşılabilir olması. Çünkü herkesin eğitim almaya hakkı var!

Yukarıda sıraladığım bencilce düşüncelerle kaç insanın eğitim alma hakkını elinden alarak ya da bilgiye erişimini zorlaştırarak hayatını elinden alıyor ya da potansiyelinin altında bir yaşam sürmesine neden oluyoruz bunu hiç düşündünüz mü?

Mesleklerinin odağı “İNSAN” olan, bugün psikoliji eğitiminin açıköğretim şeklinde olmasına tepki gösteren psikologlar bunu da hiç düşünüyorlar mı acaba?

Instagram’da psikoliji eğitiminin açıköğretim şeklinde olmasına tepki gösteren bir psikoloğun postuna  denk geldim ve dehşete düştüm. Düşünceye şaşırdım, bir psikoloğun böyle düşünmesine daha da şaşırdım.

“Bu iş ‘Ama ben çok seviyorum, psikoloji ile ilgiliyim’’diyerek yapılacak iş değil.” yazmış.

X bir mesleği icra edebilmek, o alanı meslek edinebilmek için elbette ki insanın önce “ÇOK SEVMESİ” gerekir. O işe, o mesleğe başlayabilmesinin ön koşulu budur!

Nereden biliyorsunuz gerçekten o insanın o mesleği sizden daha çok sevmediğini? Sizden daha çok ruhunu, aklını katmadığını? Sizden daha çok bilgili olmadığını?

Bilgili olmanın kriteri size göre amfilerde, sıralarda oturmuş olmak mıdır?

Bunun kararını başkalarının adına verme hadsizliğini nereden buluyorsunuz? Üstelik de bir psikolog olarak.

Eğitim amfilerden ibaret değildir!

Tabii ki günümüzde sahte psikologlar çok türedi. Bunun önüne acilen geçmeli. İnsan, insan ruhu oyuncak değil son derece hassasiyetle yaklaşılması gereken olgulardır. Bu sahte psikologların, şarlatanların türememesi için mücadele verilmeli.

Bu mücadele bir meslek grubunu kendi tekelenize alarak başkalarına eğitim hakkı tanımayarak olmaz.

HİÇBİR MESLEK GRUBU KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR!

Ben teknik olmadığı sürece bazı bölümlerin uzaktan olmasını destekliyorum. Psikolojinin de uzaktan eğitim şeklinde olabileceğini düşünüyorum. Eğitim herkesin hakkı. Zorlaştırmamalı, kolaylaştırmalı. Mekanlara değil, içerik kalitesine bakalım bunun da mekanla hiçbir alakası yok.

Eğitim iyi verildikten sonra uzaktan olmuş, olmamış ne fark eder ki…

Devir değişiyor. Çağ dijital çağ. Klasik düşünceden sıyrılıp güncellenmek gerek. Tıp vb. uzaktan okuyamaz, eğitimini uzaktan alamazsınız ama sözel bir bölümü pek tabii uzaktan okuyabilir, o alanda da ilerleyerek ustalaşabilir insanlar. Meslekler, bölümler kendi tekelinizdeymiş gibi davranmak başkalarına eğitim hakkı tanımamaktır.

Pandemi dönemiyle “olmaz” denilen birçok şeyin olabilirliğini gördük.

Her gün “Home office çalışılmaz” diyen büyük, küçük birçok firma kalıcı olarak bu sisteme geçtiklerini açıklıyor.

Demek ki olabiliyormuş!

Üniversiteler, okullar online eğitim veriyor.

Demek ki olabiliyormuş!

Seminerler, toplantılar lüks otellerde değil Zoom gibi platformlarda yapılıyor.

Demek ki olabiliyormuş!

Danışmanlık seansları odalarda değil Facetime gibi platformlarda yapılıyor.

Demek ki olabiliyormuş!

“Olmaz” denilen her şey olabiliyor.

Bu şu anlama geliyor;

“Olmaz” diye bir şey yok. Olmazlar bize öğretilenlerde. Ve bu öğretilenler hayatımızı sınırlıyor hatta hayatlarımızı elimizden alıyor. Her şey değişebilir. Hele ki dijital çağda…Bilgili insanlar görmek, “İnsan”ı tanımak, toplumun bilgi seviyesini, kültürel seviyesini arttırmak için eğitimde de değişim, ulaşılabilirlik, esneklik şart. Bunun için bencilliği bırakmak, paylaşmayı bilmek, yolları açmak gerekir. Buna ilk önce insan odaklı çalışan birçok psikoloğun destek vermesi gerekirken ilk önce onların karşı çıkması bana “İNSAN” denilen varlığa gerçek anlamda ne kadar değer verdiklerini, yaptıkları işi ne kadar samimiyetle, yürekle, ön yargısız, bilinçli yaptıklarını sorgulatıyor!

Sevgiler,
Ayça Akın
Instagram | Twitter