AŞK DEĞİL, TİCARET!

Uzun zamandır yazı yazmak için geçmiyordum laptobun başına. Uzun bir aradan sonra beni bu yazıyı yazmaya iten şaşkınlığım oldu. Başlamadan önce dakikalarca ekrana baktım…Neresinden tutsam da hangi boyutunu yazsam diye düşündüm durdum.

Günümüz ilişkilerinin, evliliklerinin geldiği nokta öyle bir hal aldı ki aşk ilişkilerine, seven insana rastlamak neredeyse imkansız.

Bugün günümüzde birçok erkek – buna benim erkek arkadaşlarım da dahil – “ilişki” dediğinizde “aman aman” diyor, “evlilik” dediğinizde ise “Allah korusun, asla evlenmem” diyor.

Belki bu cevaplar bireysel boyutta baktığınızda tercih olarak gelebilir, doğrudur! Ama toplumsal boyutta baktığınızda tehlike çanları çalıyor demektir.

Artık aile kuramıyoruz!

Yapılan o gösterişli kınalar, düğünler tatmin ve el -aleme gösterişten, sosyal medyada gösteriş postu olmaktan öteye gitmiyor.

Bu yüzdendir ki bu zamanda bir yıl giden ilişkilere, evliliklere rastlamak imkansız gibi bir şey.

Aşk evlilikleri artık tarih oldu. Artık her şey hesaplı kitaplı, ticaret kafasıyla.

Tabii ki de bu zamanda parasız bir şey olmuyor. İki gönül bir olunca samanlık da seyran olmuyor bu zamanda.

Ama…

Evlenene kadar “canım”, “cicim”, “balım”

Eh biz gösterişi seven milletiz. Hem el – aleme hem de karşı tarafın ailesine. Bu yüzden daha sevgililik döneminden başlarız yağdırmaya; hediyeler, yemekler, tek taşlar, bilmem kaçı biraradalar, burmalar…

Altınlar toplanıyor, ev tutturuluyor, döşetiliyor. Nikahtan iki ay sonra saçma bir gerekçe ile “boşanalım, evi, eşyaları bana bırak, senden nafaka istemiyorum amaa kirayı ödeyeceksin yoksa…”

Mesela bu ailesinden ayrılmak isteyip de ayrı ev tutmaya gücü yetmeyenlerin ya da seviye atlamak isteyenlerin yeni taktiği-ymiş.

BU KADAR DA DEĞİL!

Bir de SÜRESİZ nafaka diye bir şey var ki…Boşandıktan sonra SÜRESİZ aylık alıyorsun hayatını resmi olarak da ayırdığın, seni hayatından çıkartmış, hayatından çıkarttığın insandan. Üstelik ortada çocuk falan da yokken.

Elbette bu hale gelmemizde etkili olan dış tetikleyiciler var; öğretilmişliklerimiz, medya, aile, kankalar, gelenek, görenek adı altında dayatılanlar, vb.

Bazı şeyleri kendi akıl süzgecimizden geçiremiyoruz. Geçiremediğimiz için yalnızlaşıyoruz, sevgisizleşiyoruz!

Kadın ve erkek bir bütünken biz hızla birbirimizden kopuyoruz hatta düşman oluyoruz.

Aşık olamıyoruz, çünkü artık kim kime ticaret amaçlı yaklaşıyor ayırt edemiyoruz!

Dürüst de olamıyoruz!

Psikiyatrist ve yazar Neval El Seddavi, “Sıfır Noktasındaki Kadın” adlı kitabında Mısır’da idama mahkum edilmiş bir fahişenin hayatını anlatır, kadın şöyle diyor;

“Erkeklerin kadınları bedenlerini satmaya zorladıklarını, en az para ödenen bedenin de eşlerinin bedeni olduğunu biliyordum. Bütün kadınlar öyle ya da böyle fahişeydiler. Ben akıllı olduğum için köle eş olmak yerine özgür bir fahişe olmayı yeğlemiştim.”

Özellikle bugünün ilişkilerine ve de “Ben yıllarımı verdim” cümlesine baktığımızda Neval El Seddavi’nin kitabında kaleme aldığı kadının bu cümleleri yersiz mi sizce?

Bence değil.  

Çünkü günümüzde birçok ilişki, evlilik ticarete dönmüş. Her şey kişinin kendi gemisini kurtarana kadar ya da ilişki veya evlilik boyunca tutulan muhasebe defteri ortaya çıkana kadar.

Sevgiler,
Ayça Akın
Instagram | Twitter