BEN DE ÇIPLAK FOTOĞRAFLARIMI YAYINLARDIM.

Twitter’da gezinirken akışta bir habere ilişti gözüm.

21 yaşındaki Bella Thorne – ünlü yıldızmış, ünlüler pek ilgi alanım olmadığı için ben tanımıyorum – kendisini çıplak fotoğraflarıyla tehdit eden hackera,

“Seni de, benim üzerimde sahip olduğunu düşündüğün gücü de s…m. Benden başka bir şey daha alamayacaksın. Bu gece gücümü yeniden kazandığımı düşünerek daha iyi uyuyabilirim. Hayatımı kontrol edemezsin, asla edemeyeceksin.”

diyerek ters köşe yapmış, fotoğraflarını bizzat kendi açık edip paylaşmış.

Bravo! Ben olsam ben de aynı şeyi yapardım. Her zaman savunduğum, söylediğim şeyi nihayet yapan bir kadına rastladım.

Aynı olanı yapmaya devam ederseniz o artık normalleşir, bir yerden sonra da öğrenilmiş çaresizlik olur. Düzen böyle bozulmaz. Farklı olan için de geçerlidir bu, farklı olan yapılır ve ne kadar sık tekrarlanırsa normalleşir. Değişim de işte böyle başlar.

İnsanların çoğunluğu öğrenilmiş çaresizlik içinde. Bu durumu üzülerek kadınlarda daha çok görüyorum.

Şimdi bu lafımın üstüne “Ayça hanım, bizim toplumumuzda kadına verilen değer, kadının konumu vs. belli” diye çıkış yapanlar olacak, toplum, aile, eş, çocuk, eğitim, ekonomi vb. birçok gerekçeyi de önüme koyacaklardır.

Kabul edilen şey bir süre sonra kabul edile edile gerçeklik olur.

Kadınlar belli bir saatten sonra dışarıya çıkınca sıkıntı yaşayacağını söylüyor, yaşıyoruz, evet bu doğru.

Elli kişilik bir mekan düşünün kırk tane erkek, beş tane kadın var. Tabii ki o beş kadın dikkat çekecektir. Peki ya 20, 25, 30…kadın olsak?

Kadınlarımız bir takım sebeplerle, gerekçelerle kendilerini sınırlandırmak yerine görünür olsa…

“Ben altıdan sonra sokakta kalmam, evime dönmeliyim” diyen kadın(lar) yedide de, sekizde de de, onda da sokakta olsa…

Teşirciliğe vardırmadan mini etek giyen, dekoltesini duruşuyla bütünleyen kadınları gözlerimiz daha çok görse…

Haberlerde istismara uğramış kadınların gözleri ya da yüzleri flulaştırılıyor, ekranlarda da sırtları kameralara dönük, peruklu falan. Kadınlarımız bunu “utanması gereken biz değiliz”, ”korkması gereken biz değiliz” vb. deyip seslerini yükseltip istismarcılarını deşifre etse…

Facebook sayfamdan istismarcının biri bana cinsel organının fotoğrafını yollamıştı. Sosyal medya hesaplarımdan paylaşarak deşifre ettim.

Ardından hemcinslerimden gelen mesajlar beni şoke etti. Çoğu bana şu tavsiyeyi veriyordu;

“Ayça hanım boş verin, bunlardan bana da çok geliyor.”

Geliyor elbet, biliyorum çünkü kadınım ben de yaşıyorum. Hatta bilinen biri olarak daha fazlasını yaşıyorum.

Hem bu pisliklerlerden şikayet edip hem de boş vermek! Ve akıl olarak diğer hemcinsine boş vermesini söylemek…

Dalga böyle yayılıyor işte. Sorun burada başlıyor işte. Boş verdiğimiz için onlar meydanı boş sanıyor ve daha cüretkar oluyorlar.

Bir dolandırıcılık olayı yaşadım. Elimde adıma yapılmış sahte kanal sözleşmeleri, kanal avukatlarının da sözleşmelerin sahte olduğuna dair teyitleri var. Kanıtlarım sağlam yani.

“Seni şikayet edeceğim” dedim.

Bana gevşek gevşek alay ederek “bir şey yapamazsın” dedi.

Dolandırıcılığı meslek edinenler alışmış tabii çoğu kişinin” lanet olsun, yıllarca sürer bu iş Allah’ından bulsun” denilip Allah’a havale edilmelere.

Şikayet ettim. Aradan iki yıl geçti, bir gün mail aldım o kişiden aynen şöyle diyordu;

“Şikayetini geri al. Almazsan hapise gireceğim”

“Beş yıl evli kaldım şiddetin, istismarın her türlüsünü gördüm” diyen kadınlarımız başkalarının ilgili yerlere bildirimleri üzerine içinde bulundukları durumdan kurtuluyor, şikayetçi oluyor.

Başkası bizim adımıza yapabiliyorsa pek tabii bireysel olarak kendimiz de yapabiliriz.

Ayağımızda elektrikli prangalar, ağzımızı bantlayıp odaya kilitleyenler yok. Taş devrinde yaşamıyoruz artık. Yıl 2019. Diyorum ya, öğrenilmiş çaresizlik diye…

Kabul ediyorum bir şeyleri kırmak, baskıya baş kaldırmak zor ama cesaret edip adım atmadan da olmuyor hiçbir şey, kırılmıyor o baskı, değişmiyor o düzen. Düzen, alışagelmiş olanı yaparak farklı olanı yapmadan değişmiyor, değişmeyecek de hem düşünce boyutunda hem de eylem boyutunda.

Toplumsal boyutu bır kenara bıraksam bireysel boyutta da durum vahim.

Aldığım mailler, danışanlarımdan dinlediğim ilişki hikayelerinde ortak bir durum var.

“İlişkimiz şu an ne bilmiyorum” diyor çoğu genellikle de kadınlar.

Bilmek için sorma cesaretini göstermiyor, konuşmak, soru sormak için bile adım atmıyoruz.

Partner insafa gelsin de ne olduğunu tanımlasın diye bekliyor ya da eşref saatini bekliyoruz.

Bilmediğimiz bir şeyin içinde bilinmeyenle zaman kaybetmeyi sorup, cevabı öğrenerek zaman kazanmaya tercih ediyoruz.

Düşünsel ve eylemsel birçok şey “başka”larına, başkalarının akıllarına bağlanmış.

Adım atmıyoruz, alacağımız cevaptan korkuyoruz.

Tehditlere, baskılara boyun eğiyoruz başımıza geleceklerden korkuyoruz.

Etiketlere sorgusuz itaat ediyoruz…

Sert kelimeler karşısında hemen siniyoruz…

Her şeyi Allah’a havale ederek birilerine “meydan boş, buyur” diyoruz.

21 yaşındaki Bella Thorne’a bu yüzden “bravo” diyorum ben.

Fotoğraflarını bizzat kendi ifşa edip “Bu gece gücümü yeniden kazandığımı düşünerek daha iyi uyuyabilirim. Hayatımı kontrol edemezsin, asla edemeyeceksin” diyerek gücü başkasına vererek yönetilmeye değil, gücü eline alarak yönetmeyi seçmiş.

Kolay değil tabii ama cesur olmak da böyle bir şey. Herkesin de harcı değil.

Sustuklarınız, boyun eğdikleriniz birilerini daha cüretkar yapar ve bizler de hem kadınların hem de erkeklerin ağzından aynı cümleyi duymaya ve kurmaya devam ederiz;

“Erkek / kadın milleti değil mi, hepsi aynı!”

Değişim istiyorsak, farklı olsun istiyorsak farklı olanı yapmak için hadi cesaret!

Sevgilerimle,
Ayça Akın
Instagram : aycakn
Twitter : aycakn

Bella Thorne  Haberi