O YÜZÜK BURAYA GELECEK! – HAYIR GİTMEYECEK!

Amacım kendimi övmek değil, kendimi anlatmayı nefret derecesinde sevmem karşımdakinin beni okumasından, keşfetmesinden yanayım. Keşfedenler söylüyor ne kadar net olduğumu hatta bazen dilimin biberli olduğunu. Ukala, atarlı olduğumu düşünenler bile var. Aslında dilim biberli ben de atarlı, ukala falan değilim insanlar o kadar alışmışlar ki, “kırmayayım”, “yanlış bir şey söylemeyeyim”, “eleştirilirim”, “hata yaparım” endişelerinin ya da maskelerinin altında söylemek istediğini allayıp pullayarak ya da kırk şekle sokarak söylemeye, söylenilmesine, ağdalı laflar duymaya, cümle kalabalığında boğulmaya…benim dolaysız, yalın, net anlatımım, vermek istediğim mesajı direk söylemem onlara bibermiş, ukalalıkmış, atarlanmakmış gibi geliyor.

Bu yazım da belki birilerinin egosunu incitecek ama gerçeklerle yüzleşmek incitir.

Varsın birileri dilimi biberli beni de atarlı, ukala bulsun ben yalın, net olmanın hafifliğinden ödün vermeyeceğim.

Bugün instagramda popüler kültür adı altında karşı cinsten gördükleri haksızlıkları, ihanetleri vb. kine dönüştürüp kitap denilen kültür aracını da sözde farkındalık yaratma adı altında intikam alma aracı olarak kullanan atarlı – giderli yazarlarla ilgili bir post paylaştım.

“Bir Erkek Nasıl Kul Köle Ettirilir?”
– Senden Vazgeçemeyecek –

“Onu Kendine Taptırmanın On Altın Kuralı”
– Onu Kendine Köpek Et –

“O Yüzük Buraya Gelecek – Nasıl Mı?”
– Nikah Masasına Giden Yollar –

“Bir Haftada Onu Geri Döndürmenin Yolları”
– Dönecek ve Asla Gidemeyecek –

Bu kitapları yazanlara acil çözüm bulunmalı. Benim iki önerim var;

Ya koca bulun bunlara ya da kendileriyle yüzleştirin.

Ben ikinciden yanayım.

Postuma gelen yorumlardan birinde şu terim dikkatimi çekti; Damaged Woman/Girls (Yaralanmış Kadınlar/Kızlar)

Yaralanma söz konusu olunca bunun kadını, erkeği, genci, yaşlısı yok. Acının, üzüntünün, hayal kırıklığının, kaybedişlerin kısaca duyguların cinsiyeti olmaz. Kadın olalım erkek olalım hepimiz yaralanıyoruz, yara açıyoruz. Dolayısıyla yaralanmış olmak bir cinsiyeti yarasından dolayı üstün yapmaz. Ama malesef ki hem cinslerim bu yaraların arkasına sığınıp kendilerini kurban rolüne sokuyorlar ve bu rolü zırhlandırarak diğer cinsi tü kaka ilan ediyorlar. İş hırsa, tacize, psikolojik hatta bazen fiziksel şiddete kadar varabiliyor.

Bunları neden söylüyorum?

Basit bir soru; bu tür kitapları yazanlar neden hep kadın?

(Bu kitapları yazanların verdikleri akıllarla bir ERKEĞİ yola getirmeye çalışanlar da yine aynı cinsten ayrı vakalar)

İki günde bir en az 300 sayfalık kitap bitiren tam bir kitap okuma delisi olan, dört kitap yazmış, gazete ve dergilerde yazarlık yapmış kısaca profesyonel olarak okuma ve yazma işiyle bu kadar iç içe olan biri olarak henüz bu tür kitaplar yazan erkek yazarlar görmedim ben.

Bu kadar erkek odaklı olmak niye?

Niye hep bir hırs, hep bir karşı cinse boyun eğdirme, itaat ettirme, karşı cinsi geri getirme çabası?

“Olan oldu, biten bitti, giden gitti.” deyip bırakmak, yola devam etmek neden zor?

Çünkü onlar Damaged Woman/Girls (Yaralanmış Kadınlar/Kızlar)

Yaralanmış olmak tabii ki acı, üzücü, yakıcı, bir yere kadar kontrolümüzde olmayan bir durum ama o yarayı aldıktan sonra yani olan olduktan sonra olanda kalmak, kurban rolünü benimseyip o rolü devam ettirmek, o rolün arkasına sığınarak yol almaya devam etmek, iyileşmek için çabalamak yerine birilerine bedel ödetmek, geri getirmek için çabalayıp daha da eksilmek şeçimdir.

İyileşmek atarlanmakla, birilerini geri getirmekle, hırsla, intikamla, tacizle olmaz. Kendini büyütmekle olur. Kendini büyütmenin yolu da hırs, intikam, taciz değildir. Bunlar egonu büyütür, seni küçültür.

Kadın olsun erkek olsun yara alanlar kendisini başkaları üzerinden var edenlerdir. İçsel eksikliklerini kendileri değil, başkaları ile tamamlayanlardır. Travmalarını başkalarının iyileştirmesini bekleyenlerdir. Hayatlarının merkezlerinde kendileri değil başkaları olanlardır. Jenga oyununda kuleden bir blok çıkınca nasıl ki kule yıkılmaya başlıyorsa birçok kadının hayatından o “başka”ları çıkınca da dağılmaya başlıyorlar.

Her insan davranışlarıyla rengini illa ki belli eder. İşaretleri es geçmemeli, – “aşkın gözü kördür”, “çok seviyorum” ,”fedakarlık” masalı altında es geçiyoruz – maximumda doğru kişiyi seçmeli. Seçemedin, terslik olduğunu anladığın an dümeni kırıp yön değiştirmeli. Bu da bir ilişkiden ne beklediğimizi bilmekle olur. Bir ilişkiden ne beklediğini bilmek de kendini tanımakla. Kendisini kendi var edebilenler kendini tanıyabilir ancak. Kendisini kendi var edebilenlerin ayrılıkları da hafif olur, yaraları da çabuk kapanır.

Sevgiler,
Ayça Akın
Instagram : aycakn
Twitter : aycakn