Son zamanlarda insanlarda moda olan bir tavır, dillerine pelesenk olmuş bir söz var;
ZORUNDA MIYIM? ZORUNDA DEĞİLİM!
Seni aramak zorunda mıyım? Kimseyi aramak zorunda değilim.
Seni geri aramak zorunda mıyım? Aramalara dönmek zorunda değilim.
Senin mesajlarına dönmek zorunda mıyım? Mesajlara dönmek zorunda değilim.
Sana zaman ayırmak zorunda mıyım? Zaman ayırmak zorunda değilim.
……… Gelmek zorunda değilim.
……….Yapmak zorunda değilim.
……… Dinlemek zorunda değilim.
……… Anlamak zorunda değilim.
Bu liste uzar gider.
Birçok kişi, toplumun büyük bir kısmı aynı hataya düşmüş beyin zehirlenmesi sonucu bilinç kaybı yaşıyor bence.
Zorunluluk Türk Dil Kurumu’na göre kesin olarak gereksinim duyulan, zaruri, mecburi, ıztırari, kaçınılması imkansız olan demek. Zorunluluğu gerçek anlamında kullanıyorsak evet, hiç kimse hiçbir şeye zorunlu değildir. Lakin moda olan tavır ve dillere pelesenk olmuş “ZORUNDA DEĞİLİM” cümlesi gerçek anlamda değil sözde bireysel sınır çizmek, “hayatımın kaptanı benim” demek, ukalalıkla da harmanlanarak karşı tarafa haddini bil mesajını vermek için kullanılıyor.
Bugün hepimizin şikayet ettiği her gün dinlediğimiz “İnsanlar kafayı yemiş”, “İnsanlık bitmiş, saygı kalmamış”, “İnsanlar ilişkileri artık günlük yaşıyor” vb. yakınmalarına sebep olan insanlar, “Zorunda mıyım? Zorunda değilim.” diyen insanlar. Ama ne tuhaftır ki o yakınmaları kendileri de yapıyor.
Öncelikle şunu hatırlatayım; insan ilişkileri zorunluluk üzerine kurulmaz. İstediğiniz için kurulur. Yani bir insanı hayatınıza zorunlu olduğunuz için değil, istediğiniz için alırsınız. Bir ilişkinin yürümesi için de gerekli olan şey “iletişim”dir. İletişim de en az iki kişi ile karşılıklı olur.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için birini – birilerini ararsınız.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için aramalara döner, mesajlara cevap verirsiniz.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için zaman ayırırsınız hatta yaratırsınız.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için gidersiniz.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için yaparsınız.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için dinlersiniz.
Zorunda olduğunuz için değil, istediğiniz için anlamaya çalışırsınız.
“Zorunda mıyım? Değilim” gibi ve benzer cümleleri duruş, özgüven sanan insanlar; asıl sormanız gereken soru “Zorunda mıyım?” sorusu değil, bu soruyu karşınızdakine sormadan önce kendinize “Ben o insanı gerçekten seviyor muyum? Önemsiyor muyum?” sorusu olmalıdır. Aksi halde dürüstlüğünüz bile şüphe götürüyor, kurduğunuz ilişkilerin samimiyeti pek de samimi olmuyor. Bu durumda da sorarlar insana; arayıp da dönüş bekleyen, karşılıklı akışkan iletişim kurmaya çalışan mı sorunludur yoksa samimiyetsizliğini, önemsemeyişini, saygı duymayışını “Zorunda mıyım? Değilim.” diye kişiselleştirip maskeleyen mi?
Saygı göstermeden saygı beklemek, önemsemeden önemsenmeyi beklemek, hassasiyet göstermeden hassasiyet beklemek, incitmek ama incitilmemeyi beklemek, empati yapmamak, anlamayı denememek ama anlaşılmayı beklemek vb. kendi değerini bilmek, sınır çizmek ya da duruş değil bencilliktir, karşı taraftaki insanı yok sayarak değersizleştirmektir.
O zaman sana da “Zorunda mıyım? Değilim.” dediklerinde; “İnsanlar kafayı yemiş”, “İnsanlık bitmiş, saygı kalmamış”, “İnsanlar ilişkileri artık günlük yaşıyor” vb. yakınmalarını yaparsan “ne ekersen onu biçersin” denir.
Dedim ya; birçok kişi toplumun büyük bir kısmı aynı hataya düşmüş, beyin zehirlenmesi sonucu bilinç kaybı yaşıyor. 4 Bin, 5 Bin TL verip üç, beş sertifika alan sözde kişisel gelişimciler, iki, üç ayrılık acısı yaşayıp popüler kültür adı altında atarlı, giderli kitaplar çıkaran yazarların bilinçsizce “sen değerlisin” ,”her şeyden önce sen” gazı (gaz diyorum çünkü yaptıkları bana göre o) sorgulama yeteneğini kaybetmiş, kendisini başkalarının söylemleriyle var edebilen beyinlerle birleşince ortaya çıkan sonuç da bu oluyor; beyin çöküntüsü ve her gün yok olan iletişim sonucu saygısızca yaşanılan, bir engelle tıklamasıyla bitirilen kısa vadeli ilişkiler.
“Zorunda mıyım? Değilim.” diye ukalalık sergileyeceğinize, “önceliklerim, önemsediklerim arasında değilsin” samimiyetini gösterin derim ben. İşte bu bana göre asıl saygıyı hak eder. Çünkü samimidir, çünkü gerçektir. Bu samimiyeti göstermek de korkakların değil, cesurların yapabileceği bir şeydir.