Bilmek her zaman iyi bir şey olarak gösterilmiştir. Ama her zaman iyi değildir. “Nasıl yani? İnsan bildikçe daha çok olgunlaşır, farkında olur, gelişir…” dediğini biliyorum. Peki, şu soruyu cevaplamanı istiyorum senden;
İnsanın bilmediği bir şey hakkında fikri olabilir mi?
Mesela dünyaya geldiğinde “hastalık” kelimesinin varlığından haberin olmasaydı hastalık denilen şeyin ne olduğundan haberin olur muydu? Ya “yaş”? “Yaş” diye bir kalıp sana anlatılmasaydı sen kaç yaşında olduğunu bilir miydin?
Hepimiz doğduğumuz andan itibaren öğretiliyoruz, bembeyaz, yazılmamış bir sayfa olan bilinçaltımız doğar doğmaz kodlanıyor. Ben uzun bir süredir hastalıkların çoğunun doğduğumuz anda kodlanmamızın bir sonucu olduğuna inanıyorum.
Doğuyoruz “aşılanıyoruz.” Neden? Aman bir şey kapmayalım!
Sarıp sarmalanıyoruz, kat kat giydiriliyoruz çocukken…Neden? Aman üşütmeyelim!
Doktora gidiyoruz. Şunu da yapalım, buna da bakalım, emin olalım…Neden? Tedbir!
Bu yetişkinliğe doğru hayatımız boyunca genişleyerek devam ediyor. Kodlanan bilinçaltı endişe ve korkuyu besliyor, endişe ve korku da bilinçaltını. Döngü!
İlişkilere geldiğimizde ise dikkatini çekti mi her ilişki hemen hemen aynı döngüde seyrediyor. Arkadaş gruplarının verdikleri akıllar genelde aynı; “Bırak Allah aşkına şunu elini sallasan ellisi.”, “Açma telefonu”, “Bas engeli” vb.
Peki, bizler ya hiç öğrenmeseydik “nefret”, “kin” diye bir kelimeyi?
Dünyada tatmadığımız çok lezzet var. Bilmediğimiz için de ne fikrimiz ne zikrimiz ne de duygumuz var. İnsanı “keşke”den özgürleştirmiş bir nötrlük.
Sizi bilmiyorum ama benim bilmediğim için çok hendek atlamışlığım vardır. Bilmediğim için korkmadım, korkmadığım için başardım. Bu yüzden bilmek her zaman iyi değildir aksine güzeldir.
Sevgiler,