ÜÇ ŞEY HAYAT DEĞİŞTİREBİLİYOR.

Bundan bir ay öncesine kadar tam anlamıyla mutsuzluğun dibine vurmuştum. Son 8 ay içinde çok ağır iki ortopedik operasyon, üç ay felç gibi yatma süreci ve altı ay boyunca aynı odada geçen zaman. Bir takım samimiyetsizliklerine, yalanlarına, çıkarcılıklarına şahit olup hayatımdan çıkardığım insanlar…sorgulamalar hatta yalnızlık.

Tam anlamıyla mutsuzluğun dibine vurmuştum. Kişisel gelişimci bir yazar olarak her şeyin kaynağının kendimiz olduğunun bilincinde olduğumdan bir süre kendi içime dönüp cevabı bulmaya çalıştım. Günlerce danışanlarıma uyguladığım teknikleri kendi üzerinde uyguladım ama tek bir cevap bile bulamadım.

Bu mutsuzluk halinden uzun bir süre çıkamayacağımı anlayıp sonu depresyona mı gider nereye gider diyerek akışa bırakmaya karar verdim.

Bir gece uykumdan panik halinde uyandım. Zihnim hemen kalkmamı, kalkmazsam nefes alamayacağımı söylüyordu. Kalktım, ışığı yaktım, yatağın kenarında oturdum bir süre, mutfağa gidip su içtim geri geldim ve kendimle konuşmaya başladım.

  • Derdin ne senin? Her şey yolundayken derdin ne?
  • Ya……………………………olursa Ayça?
  • Korkuyorum.
  • Ne için? Her şeyin yolunda olduğunu söyleyen sensin?
  • Ya………………………………….olursa?
  • Bir dakika, bir dakika…ya olursa mı? Ya olursa???? Olmayan – olmamış bir şey için mi korkuyorsun? Yani endişe duyuyorsun.
  • Evet. ————- Bu çok saçma!
  • Hey, hey, hey dur bir dakika. Endişe gelecek için duyulan bir şeydir. Geleceği bilemezsin ki? Üstelik her şey şu an yolundayken bilmediğin bir gelecekte henüz olmamış bir şey için korkmak?

O an zihnimde bir görüntü belirdi. Başını, sonunu göremediğim bir yol. Yolun tam ortasındayım. Yolun ön tarafımda kalan kısmı gelecek arkamda kalan kısmı geçmiş. Ön tarafta oldukça ileri de bir kadın duruyor. Benim kopyam.

  • Senin orada, benden ileride ne işin var? Derhal buraya gel. Senin olman gereken yer orası değil, ŞİMDİ ve BURASI.

Direndi bir süre. Emir vermeye devam ettim kopyama. Geldi, bedenime girdi tekrar bütün olduk. Artık an’daydım.

Sonrasını hatırlamıyorum, derin uykuya dalmışım. Sabah muhteşem bir zindelik ve huzurla uyandım.

Mindful… O gece bilinçsizce de olsa mindful olmayı başarmıştım. O geceden sonra her dakika kendime hatırlatıyorum;

“Mindful Ayça”, “Mindful yemek Ayça”, “Mindful yürü Ayça”

Yani o an ne yapıyorsan sadece onu yap, onu hisset, ona odaklan. Geçmiş yok, gelecek yok. Sadece içinde bulunduğun o an.

Ben yukarıdakinin işaretlerini takip etmeyi severim. Yani onun işaretlerle bizimle konuştuğuna inanırım. O işaretleri takip etmeye cesaret edebilirsek mutlaka bir yere vardırır. O gün mindfuldan çıkmamak için kendimi bilgisayarın önüne attım. Amacım zihnimi, benim kopyamı anda tutmak için bir kaç köşe yazısı okumak.

Sayfaları gezerken gözüme bir anda Ho’ponopono yazısı çarptı ve kayboldu.

“İşte bu, aradığım cevap işte bu!” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Ne zaman uygulasam sonuçlarını bir hafta gibi kısa zamanda almaya başladığım ama çok uzun süredir unuttuğum uygulama.

Hemen deli gibi uygulamaya başladım. Her dakika durmaksızın zihnimden o dört cümleyi geçiriyordum. Zihnim direniyordu ama onu görmedim, duymadım resmen kör ve sağır oldum ona karşı.

Üç gün sonra 1,5 yıldır dargın olduğum ve de darıldığımızda gerçekten çok üzüldüğüm arkadaşımdan telefon aldım.

Telefonu açar açmaz aynen şu cümleyi söyledi bana; “Aramak istedim ve aradım”

Bu mindful + ho’ponopono ile aldığım ilk sonuçtu. Gerisi sihirli değnek değmiş gibi ard arda geldi.

  • Hayatımdan gidenler ya da benim çıkarttıklarım yukarıdaki cümleye benzer cümlelerle geri geldi. Hepsiyle şu an görüşüyorum.
  • Hiçbir şekilde iletişim kuramadığım “o duvarı aşmayı başaramayacağım” dediğim ama hayatımda da olmasını istediğim insan kendisi gelip hayatıma girdi.
  • Hiç beklemediğim alakasız yerlerden hesabıma paralar geldi.
  • Sağlığıma gelince kronik rahatsızlığımdan dolayı kullanmam gereken ve yıllardır kullandığım iki ilaçtan birini kestim. Bir aydır sorun yaşamıyorum.

Son bir aydır çevremdeki insanlardan “muhteşem görünüyorsun” cümlesini çok sık duyuyorum.

Zaman zaman “n’oluyoruz?” diye çok sordum çünkü şaşkındım. Ama artık şaşırmıyorum. Üç şey hayat değiştirebiliyor!

Evet, her şey sihirli değnek değmiş gibi dönüştü ama üzerimde, hayatımda fazlalık, ağırlık hissediyordum. Bütün fazlalıkları da hayatımdan atmalıydım bunun yolu ise minimalist yaşamaktı.

İşte mutluluk ve hızlı sonuç veren dönüşüm formülüm artık ortaya çıkmıştı.

Minimalizm + Mindful + Ho’ponopono

Son bir aydır (uygulamaya başladığımdan beri – hala uyguluyorum) nasıl bir dinginlik, nasıl bir huzur, nasıl bir sebepsiz mutluluk…

MİNİMALİZM = SADELEŞ 

Gereksiz harcama yapma. Ne zaman kendini bir şey almaya yeltenirken bulursan kendine bir kaç saniye tanı ve “buna gerçekten ihtiyacım var mı?”diye sor.

Son 6 aydır kullanmadığın ne varsa düşünme at.

Az eşya, az kıyafet.

Haftada en az iki gün kimseyi yargılama, eleştirme. Şikayet etme.

Haftada iki gün tüm gün boyunca hafif beslen. (Sadece salata, meyve vb.)

Akşamları düzenli bir şekilde günde bir bardak evinde hazırlayacağın bir detoks içeceği veya bitki çayı iç. Dışarıda da bu tür şeyler sipariş etmeyi tercih et.

Gün içinde belli bir zaman dilimini keyfine – kendine ayır. Kahve saati, meditasyon saati, kitap saati, gökyüzünü izleme saati, hayal kurma saati…

Düşüncelerinde, hislerinde detaylarda boğulma. Çok fazla düşünme. Basit düşün ve hislerinin akmasına izin ver.

Her gün günde on dakika meditasyon – zen müziği dinle. Bilgisayarında bir şeylerle uğraşırken fonda sana eşlik etsin.

MINDFUL = ŞİMDİ VE BURADA

Kendinle, hislerinle, kalbinle konuşmayı öğren. “Şu an ne hissediyorum?” sorusunu kendine sor.

-Şu an ne hissediyorum?
-Duygunu kısa ve net bir kelimeyle tanımla. – Korkuyorum.
-Neden?
-Nedenini kısa cümlelerle tanımla.

Cevap geldiğinde zihninin ya geçmişte ya da gelecekte olduğunu göreceksin. Hemen zihnine emir ver ve olması gereken yere geri çağır;

“Senin olman gereken yer şimdi ve burası. Gelecekte veya geçmişte işin yok!”

Olduğun an’ı, olduğun yeri fark et. Odağını sadece olduğun yere ve an’a ver. Geçmiş yok, gelecek yok. Sadece burası ve içinde bulunduğun o an.

HO’PONOPONO = SENİ SEVİYORUM / ÖZÜR DİLERİM / BENİ AFFET/TEŞEKKÜR EDERİM.  

İnanmasan bile bu dört cümleyi gün içinde papağan gibi tekrarla. Yürürken, yemek yerken, televizyon izlerken, duş alırken, giyinirken…Özellikle de akşam uyumak için yatağa uzandığında uykuya dalana kadar…

En az üç hafta bu dediklerimi uygula. aakin@boxerdergisi.com.tr iletişim adresim, hayatındaki değişimi benimle de paylaş 🙂

Boxer Dergisi Linki

Ayça Akın
www.instagram.com/aycakn
www.facebook.com/aycaakinofficial
www.twitter.com/aycakn