BU KAYA AĞIR MIDIR?

Jack Kornfield diğer keşiş adayları ve öğretmeniyle birlikte manastırın dar yollarında yürüyordu. Hava sıcaktı, ayaklarının altındaki toprak yumuşaktı ve ormanın içindeki kuş sesleri yürüyüşlerini huzurlu bir meditasyona dönüştürüyordu. Derken yollarını kapatan kocaman bir kaya ile karşılaştılar.

Öğretmen kayaya bakarak sordu: “Sizce bu kaya ağır mıdır?”

Jack hemen atıldı: “Çok ağırdır efendim.”

Öğretmen gülümsedi ve sakince cevap verdi:

“Taşımıyorsan değildir.”

Bu basit ama derin sözler Jack’in zihnine kazındı. O anda bir taşın ağırlığının onu taşıyıp taşımamakla ilgili olduğunu fark etti. Aynı şey duygular için de geçerliydi.

Jack, bu sözlerin anlamını tam olarak kavrayamasa da günler sonra yaşadığı bir olay ona bu gerçeği kendi deneyimiyle öğretecekti. Bir akşam tapınakta meditasyondayken bir keşiş arkadaşı yanlışlıkla onun su kabını devirdi. Su kabı Jack için değerliydi çünkü onu büyük bir çabayla elde etmişti. Öfke bir alev gibi içinde yükseldi. “Dikkat etsene!” diye bağırmak geçti içinden ama sonra öğretmeninin sözleri aklına geldi: “Taşımıyorsan değildir.”

Öfke içindeki ağır bir kaya gibiydi. Onu taşıyıp taşımamak kendi seçimi değil miydi? Bir an durdu, derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Su kabı sadece bir nesneydi ama öfke – işte asıl yük buydu. O an bir kayayı sırtından indirmiş gibi hissetti. Hafiflemişti. Öğretmeni haklıydı. Bazen en ağır şey elimizde tuttuğumuz değil, kalbimizde taşıdığımız şeydi. Öğretmenin verdiği bilgelik dolu cevap bize önemli bir gerçeği hatırlatır: “Taşımıyorsan değildir.”

Öfke de böyledir. Onu içimizde tuttuğumuz, büyüttüğümüz sürece ağırlaşır, hareketimizi kısıtlar ve enerjimizi tüketir. Fakat bırakabildiğimizde yani taşımaktan vazgeçtiğimizde onun aslında bize hiçbir yükü olmadığını fark ederiz. Öfke genellikle geçmişte yaşanan bir haksızlık, hayal kırıklığı ya da incinmişlikten beslenir. Ancak bu duyguyu tekrar tekrar hatırlamak, onu zihnimizde canlı tutmak, geçmişteki bir taşı bugün de sırtımıza yüklemek gibidir. O taş orada duruyor olabilir, ama onu taşımak tamamen bizim seçimimizdir.

Öfke dışında da bizi ağırlaştıran birçok duygu vardır: kin, nefret, pişmanlık, suçluluk, kıskançlık, korku, endişe, utanç, hayal kırıklığı, hüzün gibi. Bu duygular zihnimizde ve kalbimizde yer ettikçe tıpkı sırtımızda taşıdığımız görünmez taşlar gibi bizi yorar. Bunlar zihnimizi doldurdukça ruhumuz yorulur, adımlarımız ağırlaşır. Bu yükleri bırakmak tıpkı bir kayanın ağırlığından kurtulmak gibidir. Hafiflik getirir, özgürlük sunar.

Hayatta ki en önemli becerilerden biri hangi taşları taşıyıp hangilerini bırakacağımızı bilmektir. Öfke ve diğer ağır duygular ancak biz onlara tutunduğumuz sürece üzerimizde yük oluşturur. Onları serbest bırakmak kendimize verebileceğimiz en büyük özgürlük ve hediyedir.

Sevgilerimle,
Ayça Akın
aycaakin.com | mindform.com.tr