BESLEMEYİ BİLMEYEN BESLEYEMEZ!

Öğlen saatlerinde bir arkadaşım aradı. Her dost sohbetim ne mutlu ki saatler sürer bu telefon sohbeti de öyle oldu. Sohbetin bir yerinde arkadaşım “Sana bir şey soracağım ben bunu Ayça’ya bir sorayım diyorum bir süredir” diyerek girdi cevabını bulamadığı soruya.

Sorusu bende tatlı bir gülümseme yarattı. Uzun süre üzerinde benim de çok düşündüğüm ve kendimce cevabını bulduğum, ama arkadaşımın tekrar sormasıyla o anda cevabında daha da derinleştiğim bir soruydu.

Eminim herkes bu durumu yaşamış, bu soruyu da kendine çok sormuştur.

Arkadaşımın sorusu şuydu;

“Ayça, arkadaş olsun aile olsun iş olsun bir ortama girdiğimde ben pozitifsem, neşeliysem herkes pozitif, neşeli benim modum düşükse herkesin düşük. Hatta uzaklaşıyorlar bile. Kimse ‘M.’nin keyfi yok, keyfini yerine getirmek için bir şey(ler) yapayım’ demiyor. Sen de yaşıyor musun bunu? Neden bu böyle?”

“Çok yaşadım, yaşıyorum da…Bu soruna kendimce bulduğum, doğru cevabı da bulduğuma inandığım net bir yanıt verebilirim” diye yanıtladım ve devam ettim; “Çünkü bilmiyorlar!”

Biraz şaşkınlıkla “Nasıl yani?” diye devam etti.

Devam ettim;

Çünkü sen onlardan farklısın. Çünkü sen biliyorsun! Bir insan beslemeyi bilmiyorsa besleyemez. Beslemeyi bilmesi için de önce kendisini beslemeyi bilmesi gerekir. Sen, ben çok ufak yaşlarda hayatın tatsız taraflarıyla tanıştık. O mücadelelerin içinde beslenmeye ihtiyacımız vardı. Beslenmeye ihtiyaç duymanın ne olduğunu iliklerimizde hissettik, nasıl bir duygu, eksiklik olduğunu öğrendik. Çünkü besleyecek kimse yoktu. Gerçek mutluluğun ne olduğuyla ne olmadığını, bunun ayrımını yapabilmeyi öğrendik. Bu kendimizi beslemeyi öğretti bize. O yaşadığımız acılar, kayıplar, verdiğimiz mücadeleler olmasaydı kendimizi beslemeyi öğrenemeyecektik. Kendini beslemeyi bilen başkasını da beslemeyi bilir! Bu yüzden sen farklısın çünkü biliyorsun! O bahsettiğin insanlara bir bak;  ‘Hatta uzaklaşıyorlar’ dedin. Çünkü bilmiyorlar. Kendi mutsuzluklarıyla baş etmeyi bilmiyolar ki senin düşük modunla baş etmeyi bilsinler. Kendilerini tamir etmeyi, mutlu etmeyi, neşelendirmeyi bilmiyorlar ki düşük mod, mutsuzluk, kalp kırıklığı nasıl tamir edilir bilsinler…Ama sen biliyorsun, bu yüzden ışığın parlarken onlar da ışığına geliyor. Işık sönünce karanlıkla nasıl başedilir bilmedikleri için uzaklaşıyorlar.

Diyelim ki, sen pilavı dillere destan yapıyorsun ama X kişi hayatında hiç pilav yapmamıi, öğrenmeyi de düşünmemiş sürekli sana ‘Ahhh M. senin pilavına bayılıyorum yapsan da yesek…’ diyor ve sen de yapıyor, yiyorsunuz. Bir gün sen yapamaz duruma geliyorsun. X kişisi o pilavı senden hiç yiyemez sen yapmadığın sürece ama sen toparlandığında ya da canın ne zaman isterse yiyebilirsin çünkü yapmayı biliyorsun! Anlıyor musun?

“Vauuuv…Muhteşem bir bakış açısı. Hiç böyle bakmamıştım.” dedi ve başka konulara daldık.

Kendinden kaçan insan kendini bulamaz, kendini keşfedemez. Kendini bulabilmesi içinde bazen acının içinden geçmesi bazen istemediği durumlara, kişilere katlanması gerekebilir.

Günümüz SÖZDE kişisel gelişimcilerin, sipiritüel olduğunu iddia edenlerin hatta bazı psikologların sosyal medya postlarını gördükçe dehşete düşüyorum.

Sürekli mutsuz olduğunuz yerde durmayın mesajları…canınızımı sıktı, çıkarın atın hayatınızdan, çekmeyin mesajları…”önce sen” bencilliğini aşılayan mesajlar…ve nicesi.

SÜREKLİ(!) mutluluğu aramak ya da mutlu eden kişilerle, ortamlarda olmak kişinin duygularından kaçmasıdır. İnsan olumlu ve olumsuz duygularıyla bütün olabildiğinde duygularını yönetebildiğinde var olabilir, uzaklaşarak, kaçarak değil. Kaçmak duygu, ilişki, hayat yönetmek değildir. Kendi duygularını tanımayan ya da tek bir duygu boyutunda yaşamayı bekleyen kişi (sürekli mutlu olma, iyi gelen insanlarla, ortamlarda olma vb.) kendini keşfedemez. Kendini keşfedemeyen insan kendini nasıl besleyeceğini bilemez, kendini nasıl besleyeceğini öğrenememiş insan başkasını besleyemez.  

Ruhunuzu, aklınızı, kendinizi beslemeyi öğrenmeniz dileğimle…

Sevgiler,
Ayça Akın