ALDATMAK ÇOK DAHA MASUM BİR HATA.

Medya’dan öğrendiğimize göre Mustafa Ceceli’nin evliliği yasak aşk yüzünden bitmiş, yani aldatma – aldatılma durumu var. Sosyal medya kullananlar olarak ister istemez konu ile ilgili yapılan yorumları, açılan hashtagleri görüyor ve okuyoruz.
 
Mustafa Ceceli’nin boşanma olayının ardından yapılan yorumları, açılan hashtagleri ağzım açık okudum. Hakaretlerin biri bin para.
 
Sizi bilemem ama ben bazen bunca köhne zihniyetli, olayları, durumları öğretilmişliklerle değerlendirip vur abalıya yapan bir toplumda nefes almakta dahi zorlanıyorum.
 
Benim konum ne Mustafa Ceceli, ne onun boşanması ne de yasak aşk yaşaması.
 
Bunların hiç biri benim umrumda değil. Ben şahsen Mustafa Ceceli’yi sanatıyla tanıdım, konserlerine de gittim, beni ilgilendiren de sadece bu sanat yönüdür. Gerisi doğru ya da yanlış, tasvip edeyim ya da etmeyeyim bireysel hayatıdır. Eh, bu da kimseyi ilgilendirmez bana kalırsa.
 
Unutmamak gerekir, bir insan ne kadar toplum önünde olursa olsun onun da bir özel hayatı, bireysel bir hayatı var.
Sanatçı yaşantısıyla da topluma örnek olmalı diyenler mutlaka olacaktır.
 
Neyi örnek almak isterseniz onu örnek alırsınız kendinize. Kendinize örnek aldığınız şeyi katarsınız.
 
Toplumun ilgilenmesi, değer biçmesi gereken kişinin topluma sunduğu sanatıdır. Sanatçı kendi yaşantısını topluma göre şekillendirecek olursa bu o kişinin bireysel yaşamına müdahale hatta elinden almaktır. Birileri ya da bir şeylere göre şekillendirilen hayat başkalarına göre yaşamaktır, bu da bireysellikten uzaklaşmaktır. Sanatçı olsun olmasın her insanın bireysel hayat hakkı vardır.
 
Bir çoğumuz uyuşturucu kullandığını bildiğimiz yerli – yabancı sanatçı tanıyoruzdur ama konserlerinde bir taraflarımızı da yırtıyoruzdur.
 
Çok daha kabul edilebilir bir örnek yaşam mı sizce bu? Bu açıdan baktığımızda aldatmak çok daha masum bir hata bana göre.
 
Mustafa Ceceli’nin boşanmasında olay çok boyutlu. Bir boyuttan bakıp yorum yapmak büyük hata olur. Bu yüzden bu konuda fazla söz söylemeyeceğim.
 
Bana bu yazımı kaleme aldırtan şey toplumumuzun çarpık algısı, etiketlemeleri, öğretilmişlikleri, hemen hemen her biri diğerinin aynısı olan düşünce şekilleri ve öğretilmiş otomotik düşünce şekilleri üzerinden acımasızca yapılan yargılamalar. İşte bu beni fazlasıyla ilgilendiriyor çünkü tüm bu saydıklarımdan toplumun bir bireyi olarak ben de nasibimi alabilirim – alıyorum.
 
İMZAYI ATINCA TAPULAMIŞ OLMUYORSUN!
 
Toplumumuzda “boşanma” ya karşı bir alerji var. Boşanmak sanki utanılacak bir şeymiş, asla kabul edilemeyecek bir girişim gibi algılanıyor. Halbuki evlenmek kadar boşanmak da doğaldır.
 
Elbette kimse bir ilişkiye ayrılmak için adım atmaz, her aklı selim, değer yargıları olan insan ömürlük olsun ister. Ama hayatınıza aldığınız insana da tapulamış gibi, malınızmış gibi muamele yapmak çok başka bir boyut.
 
Bir insan aldatabilir, aldatılabilir. Asla tasvip ettiğimden söylemiyorum bunu, sadece bunun olmayacağının garantisini kim nasıl verebilir? Bilen varsa bana da söylesin, ben de alayım hemen o garantiyi kendi adıma.
 
ÜZGÜNÜM, YOK BÖYLE BİR GARANTİ.
 
İnsanın duyguları da, düşünceleri de tercihleri de, fikirleri de, görüşleri de her saniye değişebiliyor.
 
Değişkenlik göstermemek insan fizyolojisine de zihnin işleyişine de aykırı bir durum.
 
“Benim değişmez” diyenlerin yaptığı şey sadece bastırmak! Toplum baskısı yüzünden bastırmak, “elalem ne der” baskısı yüzünden bastırmak, tü kaka ilan edileceğim korkusu yüzünden bastırmak, ahlaksız, sapık, şerefsiz vs. hakaretlere maruz kalacağım korkusuyla bastırmak vs.
 
Bir sorununuz yoksa, sağlıklı hormonlara sahipseniz cinsel dürtü gelir, siz ya tatmin olmayı seçersiniz ya da bastırmayı. Ama hormonların o kimyasalı salgılayıp harekete geçişini asla engelleyemezsiniz.
 
Kalp işi de buna benzer. Biri hayatınızdayken başka birinden etkilenebilirsiniz. Ya o kişiyi hayatınıza alırsınız ya da o duygularınızı bastırıp yok sayarsınız. Kimyasal boyutta bunu engellemek imkansızdır ama tercih meselesi boyutunda ahlaki değerler – değer yargıları devreye girer ki bu değerler bile kişiye göre değişebilir.
 
Yargılamayı bırakıp, at gözlüklerini çıkarıp bakmayı öğrenmemiz gerekiyor artık.
 
Mustafa Ceceli’nin boşanma olayında topluma göre muhafazakarlığı ile aldatma kavramı çakıştı. Hakaretlerin ardı arkası kesilmedi.
 
Sevgilisiyle sosyal medyada fotoğrafları çıktı, ahlaksız oldu. Kılıfı da “hemen paylaşılır mı?” oldu.
 
Zaten bir süredir mevcut bir durum var(mış). Bu durumun görsel olarak görülmesinin zamanlaması neden bir saldırı bahanesi oluyor? Ha şimdi ha bir ay sonra, açığa çıkmış bir durumda bu neyi değiştirir ki? Bir ay sonra ortaya çıksaydı fotoğraflar daha mı kabul edilebilir olacaktı?
 
Muhafazakar insan el ele tutuşamaz!
 
Engelli birey evlenemez!
 
Her trans birey pis işlerin içindedir!
 
bla bla bla….
 
Bu kararları tek bir kesim mi belirliyor? Neye göre, kime göre? Bu toplum sadece tek bir kesime mi ait o zaman? diye sormadan geçemiyorum burada.
 
Evlilik kadar boşanmak da NORMALDİR.
 
Bir insan evlendi diye ömür boyu evlendiği kişiyi tapuladı mı demek oluyor?
 
Aynı duygular sonsuza kadar hissedilmeli – hissedilecek diye bir kanun da yok. Hissediliyorsa tabii ki muhteşem, tabii ki eşsiz, herkes bunu ister ve herkes bunu bekler, bu beklentiyle yola çıkar ama garantisi yok bunun.
 
Aldatıyorsa – aldatıldıysan boşanırsın, bitirirsin. Abartmaya ya da yerden yere vurmaya gerek yok kimseyi. Bir insanın muhafazakar olması boşanamayacağı ya da duygularının değişemeyeceği anlamına gelmez.
 
Evliliklerde iki tarafta gayet doğal ve hak olarak tanınan boşanma haklarını pek tabii kullanabilir.
 
Aldatma olayını da çok abartmayın derim. Aldatılınca ortalığı yangın yerine çevirmeye gerek yok. Değer yargılarına uymuyorsa boşanırsın ya da ilişkiyi bitirirsin, bu kadar basit.
 
Mağduru oynamayı, kendine acımayı ve acındırmayı çok seviyoruz. Özellikle de hemcinslerim.
 
Aldatıldığında ortalığı yangın yerine çevirerek diğer kişiyi yola getirme çabası, “emeklerim”,”fedakarlıklarım” vs. diyerek hesap defterlerini ortaya dökerek o kişiyi geri döndürmeye çalışmak, bedel ödetmek ya da itaat ettirmek bana çok ucuz geliyor.
 
Siz, siz olun dogmatic düşüncelerle yol almak yerine kendi düşüncelerinizle yol alın.
 
Bedel ödetip ego tatmini yerine başınız dik kendi yolunuzda, kendi düşüncelerinizle devam edin. Unutmayın, ayıp her zaman yapana aittir.
 
Ayça Akın
www.aycaakin.com
www.facebook.com/aycaakinofficial
www.instagram.com/aycakn
www.twitter.com/aycakn

Bir yanıt yazın