STATÜNÜN ÖTESİNDEKİ GERÇEK ZENGİNLİK

İşim gereği çok fazla üst düzey insan tanıyorum. Kiminde kibir göklerde kiminin alçakgönüllülüğü hayranlık uyandırıyor. Bu fark neden sorusunu hem mesleğim gereği hem de kişisel olarak çok sordum.

Hayatta karşılaştığımız insanlar genellikle bize bir yansıma sunar. Davranışları hem bireysel karakterlerini hem de hayata bakış açılarını ortaya koyar. Kimileri kendini göklere çıkarır, kimileri ise insan olmanın sade zarafetini taşır.

Bu farkın nedenleri kişinin varoluşunu nasıl kavradığında gizlidir.

Hiçliğini fark eden insanlar bu dünyanın geçici olduğunu ve kendilerinin de bu sonsuz döngüde bir damla olduğunu bilirler. Statü, ünvan veya güç onların gözünde sadece geçici birer araçtır, asıl olan ise içsel bir derinlik ve ruhsal bir farkındalıktır. Bu farkındalık onları hem alçakgönüllü hem de etkileyici kılar. Çünkü onların varoluşu bir “olma” halinden çok bir “hissetme” ve “anlama” sürecidir.

Kendi hiçliğini unutanlar varlıklarını etiketlerle, ünvanlarla ve maddi başarılarla tanımlamaya çalışır. Bu durum onları hem kendi içlerinden hem de çevrelerindeki insanlardan uzaklaştırır. Ruhlarını susturup yalnızca maddesel dünyaya odaklanırlar. Ancak, dünyadaki her şey gibi kibir de zamanla tükenir geriye sadece boşluk kalır.

Hiçlik yalnızca bir felsefi kavram değil aynı zamanda bir yaşam rehberidir. Bu farkındalığa ulaşan insanlar maddesel olanla ruhsal olan arasında bir denge kurmayı başarır. Alçakgönüllülük bu dengenin doğal bir sonucudur. Onlar için asıl önemli olan neye sahip oldukları değil, nasıl bir iz bıraktıklarıdır. Bu insanlar çevrelerindekilere güven, huzur ve ilham aşılar.

Kendi hiçliğimizi kabul etmek bizi küçültmez, aksine bu kabul bizi büyütür çünkü bu sayede evrenle bir olmanın hafifliğini ve derinliğini yaşarız. Kendi iç sesini dinleyen, ruhuna kulak veren herkes bu dünyada gerçekten “var” olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlar. İnsan olmanın özü tam da budur: Hiçlikteki bütünlüğü bulmak.

Sevgiler,
Ayça Akın
aycaakin.com | mindform.com.tr