Zihni susmayan birine “derin nefes al”, “anda kal”, “bedenini hisset” vb. demek boğulmak üzere olana “yüzmeyi hatırla” demek gibi bir şey. O an o insanın aklı zaten erişilemez bir yerde. O an zaten düşünemiyor. Beyin alarmda. Amigdala düdükleri çalıyor. Çoktan kontrolü ele almış, mantıklı düşünebilen bölge olan prefrontal korteksi baskılamış, hatta geçici olarak devre dışı bırakmış. Sistem artık ‘hayatta kal’ modunda. Beden savaş-kaç tepkisini yürütüyor, beyin “tehlike var” sinyaliyle dolu.
Ve biz o insana “şunu yap, bunu dene” diyerek reçete yazıyoruz. “Şunu yap, bunu düşünme, nefesine odaklan” vb. diyoruz. Sanki o anda bu önerileri uygulayabilecek kadar mantıksal bölgesi (prefrontal korteksi) açıkmış gibi. Sanki panik atağın, anksiyetenin, öfkenin, coşmuş amigdalanın ortasında biri, “Aaa, Ayşe/Ali bana bunu yap demişti hemen yapayım” deyip anında merkezine dönecekmiş gibi.
O an insan değil, beden konuşuyor. Zihin çoktan kulaklarını kapatmış, kalp hızla çarpıyor, kaslar alarmda, nefes yetmiyor. Zaten o reçeteleri uygulayabilecek durumda olsaydı, panik atak, anksiyete geçirmiyor, öfkeleniyor, zihnine hükmedemiyor olmazdı. Sadece biraz gergin, biraz endişeli, biraz öfklei, fazla düşünen olurdu, kontrol hâlâ onda olurdu.
O eşik geçildiyse artık “uygulama” zamanı değil, “var olma” zamanı.
O anlarda gereken şey reçete değil, temas. Bir sarılma, “ben buradayım” sesi… Beyne “tehlike geçti” sinyali verecek en güçlü ilaç bazen bu kadar basittir.
Ama biz ne yapıyoruz? Reçete veriyoruz. “Şunları yap.” “Şunları uygula.” vb.
SEN(!) yapacaksın, SEN(!) çözeceksin, SEN…. SEN… SEN.
Peki, ya sen ne yapacaksın? – Ben izleyeceğim. Çünkü akıl vermek sorumluluk almaktan daha kolay.
“Şu an amigdalam aşırı aktif.” Bunu hatırlayabilmek bile mucize gibi bir ilk adım.
Ama bence önce çevremizdekilere iş düşüyor. Amigdalası alarma geçmiş, zihni kontrolden çıkmış birini düzeltmeye çalışma. Onu sakinleştirmeye de kalkma. Sadece yanında ol. Bazen bir omuz, bir “ben buradayım” sözü en hızlı merkeze döndürme olur. Çünkü o an kişi, akıl değil, varlık istiyor. Kurtarılmak değil, görülmek istiyor.
Ya kişi o an ya da hayatının genelinde yalnızsa?
Bu yüzden günümüzde fütursuzca aşılanan “senin kimseye ihtiyacın yok” telkinleri, özgüven sanılan “benim kimseye ihtiyacım yok” duruşu koca bir yanılsama. Bu akılları verenler sizi yalnızlaştırıyor. Bu akılları duruş sananlar kendilerini yalnızlaştırıyor. Bu akılların sizi nasıl eksilttiğini, yok ettiğini ihtiyacınız olduğunda etrafınızda kimse olmadığında anlıyorsunuz.
İnsana ihtiyacımız var. İnsanın doğası bu. Birbirimize, ruhlarımıza temas ederek var oluyor, hayatta kalıyoruz. Bu yüzden güzel ve açık kalpli olun ve güzel kalpli insanlar biriktirin ki o an yanınızda olamasalar bile telefonun ucunda olsunlar.
Çünkü bazen en güçlü reçete bir insanın varlığıdır.
aycaakin.com | mindform.com.tr
—————————-
Amigdala, beynimizin küçük ama güçlü alarm merkezidir. Gerçek olan olmayan tehlikeyi hızla hisseder ve “savaş ya da kaç” modunu açar. Stresli anlarda veya beklenmedik durumlarda mantığımızı geri planda bırakır. Korku, öfke, panik gibi duygular çoğunlukla amigdalanın aktiflenmesi sonucu ortaya çıkan hızlı tepkilerdir.
