ERKEKLER BİTTİ, KADINLAR VAZGEÇMEDİ

Sabah Twitter DM’den bir mesaj aldım. Bu tür mesajları çok alıyorum ama bu mesajda bir mutluluk vardı. Mesaj direkt şöyle başlıyordu;

“Dün mahkemem vardı ve anlaşmalı bir şekilde bitirdim çok şükür Ayça hanım”

Bu tür mesajları neden çok aldığımı açıklayayım; sivil toplum ve vakıflarda yönetim görevlerinde yer almış İNSAN hakları savunucusu bir aktivist, ilişki ve evlilik danışmanıyım ama sanırım en büyük etken de düşüncelerimi haklıya “haklı”, haksıza “haksız” diyerek, “el-alem” ne der korkusu olmadan paylaşabilmem.

Son zamanlarda gündeme gelen süresiz nafaka konusu birçok konuşulmayan şeyi de gündeme getirdi.

Toplumun, dogmaların yüklediği rollerle “süper kahraman” gibi davranmaları beklenen erkekler isyanlarını dile getirmeye, bu isyanlara karşı kadınlar da kendilerini savunmaya daha fazla başladılar.

Bu durum çözümü değil, kutuplaşmayı beraberinde getirdi.

Neden?

Bence kadın ve erkek cinsiyetinden olan birçok kişi kendileriyle yüzleşmeye başladı. Kimi kendilerinde, etraflarında farkındalıkla gördüklerinden, uyanıştan memnun oldu kimi olmadı. Bugüne kadar sorgusuz kabulleniş ve öğretilmişliklerle şekillenmiş zihinler uyanmaya, bu zihinleri uyutanlar da kontrol elden gidiyor paniğine kapılmaya başladı.

Ben ilişki ve evlilik danışmanıyım. Uzmanlık alanım kişisel gelişim bu sebeple bu açıdan bakarak değerlendirir ve konuşurum.

“Dün mahkemem vardı ve anlaşmalı bir şekilde bitirdim çok şükür Ayça hanım”

“ÇOK ŞÜKÜR!” cümlesi ilişkilerde ne hale geldiğimizi hatta öz eleştiri de yaparak söylüyorum, erkekleri ne hale getirdiğimizi gösteren bir cümle.

Hemen burada şunu belirteyim, eminim şu “öz eleştiri yaparak…” diye başladığım cümleme hemcinslerimden linç gelecek, olayı alıp tecavüz eden, döven, söven, karaktersizlerden örnekler vererek beni alt etme çabasına gireceklerdir.

Benim bahsettiğim kişiler ve alanım psikopatlar, patolojik ruhsal sorunları olanlar değil.

“Erkeksin sen…”, “Kadınsın sen…” diyerek kadına ve erkeğe tanımlanan rollerle, yüklenen misyonlarla ilişkilerin de içine ettik. Prenses olduğu aşılanan kadın cinsiyeti ego patlaması yaşadı, erkek olmak adına kahramanlaştırılan erkek “adamlık” misyonuna leke getirmemek adına yığınla şeyi üstlendi.

TÜİK 2018 raporuna göre intiharların %75,6’sını erkekler, %24,4’ünü ise kadınlar oluşturdu.

 “Süper kahraman” gibi davranmasını beklediğimiz “erkek” cinsiyeti onlara tanımlanan rollerle, yüklenen misyonlarla duygusal olarak bitti, ama birçok kadın “o erkek, tabii ki yapacak” zihniyetinden vazgeçmedi.

Bugün günümüzün birçok kadını bir erkeğin sevgisini hatta kendi değerini tek taşla ölçer oldu, bunun farkında olan erkek de istediği kadını elde etmek için tek taşı pastanın içine koydu.

Erkek hesapları ödedikçe kadın kendini değerli hissetti, bunu farkında olan erkek de bir süre sonra bilmem ne marka arabasının anahtarlarını masanın üstüne koydu.

Ortada ilişki vardı, hayat da müşterekti, eh kredi kartlarının lafı mı olurdu ama tabii ki para kısmı erkeğin sorumlu olduğu bir şeydi, hayat orada müşterek değildi.

İlişki ya da evlilik yürümedi, bitti.

Tabii bu bitiş kendi aldığı bir karar değil de karşı tarafın aldığı kararsa hemen burnundan getirilip, donuna kadar alınmalıydı. Ee ne de olsa giden yılların hesabı vardı.

Başlık parası anlamsız hatta aşağılayıcı bir şeydi ama giden yıllar için talep edilen para çok mantıklıydı.

E dedik ya, yılların hesabı vardı.

Ev, araba, bilezikler, zincirler, her ay hesaba yatırılacak para….

Yılların hesabı böyle alınmalıydı!

Bu neyin karşılığı?

Benim bildiğim para alış verişi verilen bir hizmet karşılığında olur.”Yıllar” ile kastedilen şey bir hizmetmiydi?

“Kadın, kimsenin hizmetçisi değildir”i savunuyoruz ya… O zaman “yıllarım gitti” diyerek hesap kesen kadın bu mantığa göre kendisini nereye koyuyor?

Bir ilişkinin sonunda bir takım kılıflar altında konuşulan paralar, yapılan pazarlıklar hangi hizmetin karşılığı?

Ben size söyleyeyim, birçok kadın kendine bile itiraf edemez ama genelde biten ilişkilerde kadınların erkeklere uyguladığı psikolojik şiddetin altında şu bilinçaltı kodu var; “beni kullandı”

Bu bilinçaltı inancının altında yatan derin inanç ise cinselliğe dayanıyor; “ilişki boyunca benimle yattı. Beni terk edemez!”

İşte bu ilişkilerimizi öğretilmişliklerle yaşadığımızın kanıtlarından biridir. Kadınlara öğretilen dozu ayarlanamamış “asla kendini kullandırtma” empozesi bugün ilişkilere yansıyor, arka arkaya atılan taciz boyutundaki mesajlar, 32 cevapsız aramalar, takip edilen mavi tıklar, hakaretler, burnundan getireceğimler, donlara göz dikmeler…ilişkinin bir yerinde mutlaka ortaya çıkıyor.

Halbuki bir ilişkide, kadın ve erkek için de durum ya da konu ne olursa olsun karşılıklı istek ve rıza varsa orada sorgulanacak, hesabı sorulacak bir şey yoktur. Rıza dışı bir durum varsa zaten onun adı başka o zaman da yasal haklarınızı kullanmalısınız.

Bugün kadın ya da erkek bir ilişki bittiğinde “çok şükür kurtuldum” diyorsa, bir erkek “evlenmem, başıma ne geleceğini bilmiyorum çünkü” diyorsa prensesliği bir kenara bırakıp kadınlıktan önce insanlığımızı sorgulamamız gerekir. Ama tabii bunu yapabilmek için de iğneyi kendine batırmaya cesaret etmek gerekir.

Sevgiler,
Ayça Akın
Instagram | Twitter