Son zamanlarda kiminle konuşsam hep bir şikayet modunda. “Keşke”ler dillerden düşmüyor. “Nasılsın?” dediğimde herkes idare ediyor. Yüzlerde tebessüm adına bir şey kalmamış. Herkeste bir ciddiyet, şakalaşmak unutulmuş. İşin komiği “neden mutsuzsun?” diye sorduğumda cevaplar da aynı. “Ülkenin halini görmüyor musun Ayça”, “Ekonomi battı Ayça”, “Evin kredisi ödenecek Ayça”, “Whatsapp’ta onlinedı bütün gece ama yazmadı Ayça”, “Beş kilo fazlam var Ayça”, “Yara izimi görmüyor musun Ayça” vs.
Kabul ediyorum hayat gerçekten zor, izler can yakıyor ama bir tek size zor değil herkesin bir mücadelesi var. Sorununuz ülke sorunlarıysa biz de aynı ülkede yaşıyoruz. Derdiniz geçimse biz de varolma mücadelesi veriyoruz. Tek ayrılan siz değilsiniz. Sağlık sorunu az ama çok hepimizde var ve hepimizin morali zaman zaman bozuluyor, kendimizi çaresiz hissediyoruz, hepimizin kalbinde kırık bedenin de yara izleri var ama hayattan kopmuyoruz en azından kopmamak için mücadele veriyoruz. Bunları mutsuz olmak için kronik ve geçerli bahaneler haline getirmiyoruz. Mutsuz olmak için her şey bahane bazı insanlara. Pazartesi sendromu adı altında haftanın yalnızca ilk ve yepyeni günü olan Pazartesi bile. İşte bu yüzden uzak durmalı bazılarından. Hayatın iyi yanlarını görmeyenlerden…“Hayatımda güzel olan ne var ki…” işte tam da bunu diyenlerden, bakan ama göremeyenlerden, fark edemeyenlerden uzak durmalı.
Nereden, nasıl mı başlamalısınız?
Mesela “Nasılsın?” diye sorulduğunda “eh idare” demekten vazgeçerek başlayın. Korkmayın mesela “iyiyim” demekten. Suçlamaktan vazgeçin mesela. Olan her şeye bir anlam vermek zorunda hissetmekten vazgeçin. Hayatı gereğinden fazla ciddye almayın mesela. Biraz tebessüm biraz neşe katın hayatınıza, hayata. Pazartesini de diğer günlerin de bir suçu yok. Dünü dünde bırakıp her gün yeniden başlamayı deneyin mesela.
En önemlisi de RUHUNUZU FARK EDİN mesela.
Sevgiler,
Ayça Akın