Son zamanlarda sosyal medyada hedef haline geldim. Kadın ya da erkeklerin yanında yani illa bir cinsiyetin tarafında olmuyorum, “cinsiyetçilik yapmadan sadece ‘İNSAN’ diyelim” diyorum diye, şiddet, istismar, taciz gibi olguların sadece erkeklere has değil, kadınlarda da olduğunu söylediğim ve özellikle de nafakanın adil olmadığını, insan haklarına aykırı olduğunu savunduğum için…
Kadınların çoğu kadın düşmanı ilan etti beni.
“Bir kadın resmi olarak da bağları kopmuş bir erkeğe para ile bağlı olmamalı, kendi hikayesini yazmalı” demek kadın düşmanı olmaksa varsın beni kadın düşmanı ilan etsinler.
Sırf kadın olduğum için hemcinslerimin de yaptığı yanlışları, tacizleri, şiddeti, haksızlıkları söylemeyip yokmuş gibi davranmam bekleniyor, cinsiyetçi yaklaşarak gözümü kapatmam ya da tek bir cinsiyeti pohpohlayıp bir cinsiyeti tü kaka ilan etmem isteniyorsa varsın beni kadın düşmanı ilan etsinler.
“Şiddet, taciz, istismar vb. cinsiyet meselesi değil kişilik meselesi, kadında da var, erkekde de var bu olguları tek bir cinsiyete maletmemeliyiz” demek kadın düşmanı olmaksa varsın beni kadın düşmanı ilan etsinler.
“Hüzünlü prensesi oynamayın, bir erkeğin sizi kurtarmasını, bir kurtarıcı beklemeyin, kendi ayaklarınızın üzerinde durun” demek kadın düşmanı olmaksa varsın beni kadın düşmanı ilan etsinler.
İnsanlarda ki bilgiye, araştırmaya dayanmadan analarından, babalarından, arkadaşlarından, sosyal medyadan öğrendikleri, sorgulamadan kabul ettikleri öğretilmişliklerle giriştikleri çirkinleşmeler, yaptıkları yaftalamalar, kendilerini düşürdükleri şu durumlar…
Tüm çirkinleşmelerin, ucuz laf sokmaların altında yatan tek bir gerçek var; insanlar diğerlerini de kendi seviyelerine çekmek istiyor!
Kendi öğretilmişliklerinin dışında kalan düşüncelere, duygulara, kişilere tahammülleri yok.
Farklı olanı kabul edemiyor, “aynı”laşmış güruhun içinde onlar da “aynı” olmak, “aynı”laşmak, seni de “aynı” laştırmak istiyorlar.
Vur abalıya yaparsan seni alkışlıyorlar, ama “bir dakika burada eşitsizlik, haksızlık, yanlış var” dediğinde hemen saldırıya geçiyorlar. Hem de ucuz üsluplarla.
Egolarını şişirip “oh, nasıl da laf soktum” diyerek sahte bir orgazm yaşamak, anlamaya çalışmaktan, “acaba benim göremediğim bir şeyi görebiliyor olabilir mi?” sorusunu sorarak, farklı fikirlere açık olup gelişmekten daha önemli.
Tam bir “bizden değilsen, sen kötüsün” zihniyeti.
Kendi değerini bilip, inandıklarını savunan kendi aklıyla düşünen, ruhlarını yüzlerine giyebilen insanlar iki şeye sıkça maruz kalıyor;
Ya, “amaaan, boş ver! değmez!” denilerek susturulmaya, pasifleştirilmeye çalışılarak kendileri gibi pasif olmaya çekiliyor ya da “ukala, kendini beğenmiş” vb. diye yaftalanıyorlar.
O yaftaları yapanlar o kadar akıl tutulması içindeler o kadar öğretilmişliklerde yok olmuşlar ki bir yerden sonra susmanın birilerini daha cüretkar yapacağının farkındalığında değiller. Zihin ve duygularının kontrolü o kadar başkalarına, başkalarının öğrettiklerine geçmiş ki birilerinin fütursuzca değerlerine, hayatlarına girip yol geçen hanı gibi bir zihinle yaşayıp hayat sürüyor olmaları umurlarında değil.
Kendilerinden vazgeçtikleri için kendi hayatlarına sahip çıkanlardan rahatsız oluyorlar! Kendin olduğunda senden rahatsız oluyorlar!
Çünkü sen onlara arkasına saklandıkları duvarları, yüzleşemedikleri sahteliklerini, korkaklıklarını, pasifliklerini hatırlatıyorsun.
Halbuki senin yaptığın bir şey de yok kendi aklınla düşünüp, duygularını reddetmeyip, kendi sahip olduklarını farkında olmaktan, kendi değerini bilmekten başka…
Bir insanın emekleri karşısında kendisiyle duyduğu haklı gururdan da rahatsız oluyorlar. Seni de kendileri gibi pasif, silik görmek istiyorlar. Çünkü sen, “ben başardım” dedikçe onlara başarısızklıklarını, cesaretsizliklerini hatırlatıyorsun.
Çünkü sen “seviyorum” dedikçe kalplerindeki nefreti onlara hatırlatıyorsun.
Akıllar öyle tutulmuş, hırslar öyle körleştirmiş ki gözleri tüm bunların kendi acizliklerinin, kendi akıllarıyla düşünemeyişlerinin, kendi olamayışlarının yüzeye vuruş hali olduğunu göremiyorlar.
Aslında biliyor musun, onlar tam da senin gibi olmak istiyorlar ama “el – alem” kavramını, öğretilmişliklerini, tabuları aşamadıkları için olamıyorlar ve sen korkusuzca “sen” olabildiğin için onlara tutsaklıklarını hatırlatıyorsun.
Kime ait olduğunu bilmediğim şu dizeler ne de güzel özetliyor kendi aklıyla düşünüp, kendi ruhunu ve değerini farkında olup yaftalanan ve onları yaftalayan insanları;
“Ben, siz çirkinsiniz demedim ki, o güzel dedim.
Ben size yalancısınız demedim ki, ben doğruyu söylerim dedim.
Ben size merhamet yoksunusunuz demedim ki, benim vicdanım var dedim.
Ben vazgeçemezsiniz demedim ki, ben vazgeçmem dedim.
Ben gelmezsin demedim ki, ben gelirim dedim.
Ben size riyakârsınız demedim ki, biz dürüstüz dedim.
Ben size yapamazsınız demedim ki, ben yaparım dedim.
Ben aptalsınız demedim ki, ben düşünürüm dedim.
Ben sana sevemezsin demedim ki, ben severim dedim.
Ben bir şey ima etmedim, ben olanı söyledim.
Ne olur kendinizi bu kadar önemsemeyin.”
Sevgiler,
Ayça Akın