Öfke, kırgınlık, incinme ya da hayal kırıklığı… Çoğu zaman bu duygular bir başkasının bize yaptıklarıyla ilgiliymiş gibi görünür. “O böyle davranmasaydı ben de sinirlenmezdim.” demek çok daha kolaydır. Suçu/sorumluluğu karşımızdakine yükleriz. Çünkü yüzleşmek acıtır. Kendimize dönüp, “Bu tepkinin kaynağı bende ne?” diye sormak çok daha zordur. Ama gerçek özgürlük tam da bu sorunun ardında saklıdır.
Öfke de, kırgınlık da, incinme de bize ait bir aynadır. Bir olayın bizde yarattığı tepki aslında kendi içimizde saklı olan bir şeye dokunur.
Neden aynı olayı yaşayan iki kişi bambaşka tepki veriyor? Fark dışarıda olanda değil, içeride yankılananda.
Çoğu zaman dışarıdan gelen söz ya da davranış değil, bizde yankı bulan eski bir yara canımızı acıtır. Belki çocukluğumuzda duyduğumuz bir eleştiriye benziyordur, belki yıllardır bastırdığımız bir güvensizliğe dokunuyordur. Belki yıllardır kabul etmek istemediğin bir yönünü yüzüne tutuyordur.
O an “Evet, bu bana ağır geldi çünkü içimde hâlâ kapanmamış bir yaram var.” diyebilmek cesaret ister.
“Neden bu söze, bu davranışa böyle/bu kadar tepki verdim? Hangi üstünü kapattığım, görmezden geldiğim, farklı gösterdiğim yanıma dokundu? diye sorabilmek cesaret ister.
İşte tam burası gölge taraflarımızla karşılaşma noktasıdır. Kolay değildir gölgeyi görmek çünkü gölgeyi görmek kendi yaralarımıza bakmak, kendi zayıflıklarımızı kabul etmek ve kendi payımızı görmek demektir. Ama aynı zamanda özgürleşmenin de tek yoludur.
Düşün;
- Gerçekten sana söylenen şeyin kendisi mi bu kadar canını acıttı, yoksa içindeki eski bir yaraya mı dokundu?
- Neden aynı sözü duyan herkes aynı şekilde öfkelenmezken sen bu kadar öfkelendin?
- Karşındaki insanın davranışı mı seni zincirliyor, yoksa kendi geçmişinin izleri mi?
- Senin hassasiyetin nereden geliyor, hangi inancın ya da hangi korkun bu kadar tetiklendi?
- En son ne zaman bir başkasını suçlamak yerine kendine döndün?
- En son ne zaman “Benim hassasiyetim nereden geliyor?” diye sordun?
- Öfkenin arkasında gizlenen hangi gerçeğinle yüzleştin?
Şunu unutma; yüzleşmekten kaçtığın her şey seni yönetir. Ama üzerine ışık tuttuğun her şey gücünü yitirir. İnsan kendini tanımadan özgürleşemez. Özgürleşmek için cesur olmak gerekir.
Bu yüzden öfke anları aslında en kıymetli fırsatlardır. Sana sadece başkasını değil, kendini de gösterir.
Suçu hep dışarıda aramak insanı kendisinden uzaklaştırır. Oysa dönüp kendine bakabilen kişi en büyük keşfi yapar: kendini keşfeder. İnsan başkalarını değiştiremez, ama kendisini çözümlemeye başladığında zincirlerini kırar. Zincirlerini kırmış biri özgürdür, yüksüzdür. Yüzleşmekten kaçtığımız her şey bizden güç alır, yüzleştiğimiz her şey bizi özgür bırakır.
Gerçek güç tepkimizin kaynağını dışarıda değil içeride arayabilmekte saklıdır. Kendine bakabilen insan hayatın ona sunduğu her durumu bir fırsata dönüştürür.
Peki sen… En son ne zaman bir öfkenin, incinmişliğinin ardında aslında kendine dair bir ipucu buldun?
En son ne zaman suçlamak yerine kendine “Bende neye dokundu?” diye sordun?
İşte orada, tam o noktada özgürlüğünün kapısını açıyorsun.
Sevgiler,
Ayça Akın
aycaakin.com | mindform.com.tr
